Paylaş
Şimşek, “2002-2007 arasında yaptığımız gibi” diyerek, yine yapabileceklerini söylemeye çalışmış.
Şurası çok açık ki; Türkiye mevcut gündemiyle algısını düzeltemez. Yapısal reformları yapar mı bilmiyorum ama hükümetin performansını yükseltmesi de algıyı düzeltmesi de, bu gidişle çok zor görünüyor. Dolayısıyla bu görüntü sürdüğü müddetce yapısal reformları yapsa da sonuç alması çok zor görünüyor.
Çünkü Şimşek de biliyor ki; hem içeride hem de dışarıda, mevcut hükümetin gücü, istikrarlı olup olmayacağı konusunda bile ciddi endişeler var.
Bunun yanında ülkede yaşananlar hem demokrasi ve basın özgürlüğü, hem de “Sermayeye yapılan baskılar” konusunda ciddi şüphe uyandırmış durumda. Böyle bir havada hükümetin performansını yükselteceğini, algıyı düzelteceğini bekleyenler özellikle sermaye kanadında pek bulunmuyor.
Başbakan ve Bakanları her ne kadar son olanları “siyasi değil hukuki süreçler” olarak nitelendirip, böyle savunma yapsalar da, bunu söylemekle inandırıcı olamayacaklarını, bence kendileri de biliyorlar.
Başbakanın İran’da, Boydak ve Zaman gazeteleri ile ilgili soruya verdiği yanıtta “tam iyi şeyler olup önemli adımlar atarken birileri kasıtlı olarak gündemi değiştiriyor” diye yakınmasının muhatapı kim acaba? Hükümet olarak kendilerinin bu olaylarla ilgileri bulunmadığını söylese de bu mahkeme kararlarının, aynen Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları ve serbest bırakılmalarındaki tavır gibi, siyasi bir irade tarafından yönlendirildiğini herkes görüyor. Başbakan bence bu yakınmasını mahkemelere ya da yaşananları aktaran basına değil, açıkca sorumlu odaklara yapmalı.
İşte tam da bu yakınmada görünen tablo nedeniyle hükümetin ülkenin algısını, özellikle dışarıda düzeltebilmesi pek mümkün gözükmüyor. Bu hükümet kurulduğundan beri ortalıkta dolaşan Başbakan ile Cumhurbaşkanı’nın görüş ayrılığı, Başbakanın görevinden ayrılmak zorunda kalabileceği, Başkanlık için referandum hatta erken seçim söylentileri son günlerde doruğa ulaştı.
Konuştuğumuz yabancı ve yerli yatırımcıların ilk sorusu ekonomiyle ilgili değil, “Cumhurbaşkanı ne yapacak?” sorusu oluyor. Kimse Başbakanın, hükümetin ekonomide ne yapacağını sormuyor. Bir başka deyişle hükümete kalsa belki ama herkes Cumhurbaşkanı’nın ne yapacağını kestirmeye çalışıyor.
NEREYE GİDİYOR?
Şimşek’in de dikkat çektiği gibi AKP iktidarları, 2007 yılından buyana Türkiye’nin algısını adım adım bu noktaya getirdiler. AKP’deki aşırı kendine güven ekonomide gerekenlerin yapılmasını savsaklatmaya, dış politikada emperyal hevese kapılarak ciddi hata yapılmasına neden oldu. Gelinen noktada; küresel likiditedeki zorunlu hareketin gecikmesi nedeniyle, ekonomide yine durumu idare eder görünüyoruz ama siyasette durum çok kötü. İçerideki bu giderek sertleşen kavganın yanında hemen hemen hiç bir dost ülke kalmadı. Batı ile ittifak ciddi tehlikede. AB’nin göçmen sorunu nedeniyle zorunlu iyi geçinme hareketleri bence geçici, çünkü artık Batı değerleri ve çıkarları ile ciddi çelişen noktaya geliyoruz, sert bir karşı hareket görmemiz kaçınılmaz.
Peki ne yapılıyor derseniz; tek adamlı yönetim hırsının körüklediği iç ve dış çatışma giderek artıyor. Ekonomide ise Cumhurbaşkanı’nın dediği kritik atamalar da olursa, ciddi bir yol ayrımına girme tehlikesi seziliyor.
Bu anlayış devam ederse, sizce Türkiye algısı düzeltilebilir mi?
Paylaş