Paylaş
Türkiye ekonomisi ile ilgili ise açıklanan son ekonomik programa rağmen beklentilerin olumluya çevrilemediği görülüyor. IMF tahminlerinde bu yıl Türkiye ekonomisinin yüzde 2.5 civarında gerileyeceği tahmini yer alırken, 2020 yılında yüzde 2 civarında bir büyüme bekleniyor. Özetle; 2 yıl boyunca duran bir ekonomi, buna karşılık enflasyonun yüzde 15’in altına inemeyeceği bir beklenti tablosu gözüküyor. Bu gelişmelere bağlı olarak da kişi başına düşen milli gelirin azalacağı, işsizliğin artacağı bir dönem ile karşı karşıya kalacağımız tahmin ediliyor.
IMF’in Avrupa Departmanı Direktörü Paul Thomsen geçen hafta toplantılar öncesi yaptığı değerlendirmede, “Türkiye için sıkı para politikasının ve enflasyon beklentilerini yeniden kontrol altına almanın kritik önemde olduğunu” belirtti. Kısacası; tüm dünya için resesyon olmasa bile büyümede sıkıntılı bir dönem beklenirken, Türkiye’nin bu olumsuzluklardan daha fazla zarar göreceği tahmin ediliyor.
Türkiye’nin büyümek için yabancı sermayeye ihtiyaç duyduğu açık. Bu nedenle de küresel aktörlerin Türkiye ekonomisine nasıl baktığı, yatırımcıların sözüne güvendiği uluslararası kuruluşların Türkiye tahminleri önemli rol oynayacak. İşte bu havayı değiştirmek, yabancı yatırımcıların beklentilerini olumluya çevirmek için, bu toplantılara gidilmeden önce Türkiye için ekonomik tedbirler paketi açıklandı. Ancak paketle, hem içeride hem de yurt dışında, içine girilen darboğazı aşmak için gerekli önlemlerin yer aldığı algısının yeterince yaratılamadığı açık. Zaten haftanın son günlerinde kurlarda yaşanan hareket de, beklentileri değiştirmek adına beklenildiği kadar yol alınamadığını gösteriyordu.
Aslında, daha önce de tekrarladığımız gibi, seçim sonrası siyasi tablonun hala netleşmemiş olması, içi dolu bir paket açıklansa bile bu etkinin yaratılmasının zor olacağını gösteriyordu. Paketin içeriğinin yeterli olduğunu kimse söyleyemiyor ama mevcut siyasi ortam da pek uygun bir zemin oluşturmuyordu. “İstanbul seçimlerine ilişkin tablo netleştirilmiş olsaydı, paket açıklandıktan sonra kurlar bu kadar artmazdı” diyen çok sayıda analist var. Bunun gibi ABD ile S-400 füzeleri ile ilgi tartışma alevlenmemiş, yaptırım sözleri bu kadar ayyuka çıkmamış olsaydı da, son haftada TL bu kadar değer kaybetmezdi deniliyor.
ÇIPA İHTİYACI
Özetle; iç ve dış siyasi gelişmelerin ekonomiyi derinden etkilediği bir dönemi yaşıyoruz ve bu dönem daha sürecek gibi gözüküyor. Siyasi alanda sorunlar çözülmeden, belli ki ekonomik beklentileri olumluya çevirmek kolay olmayacak. Bu saptama, siyasi iklim normalleşse ekonomiyle ilgili adım ihtiyacı ortadan kalkar, mevcut tedbirler yetecek anlamına gelmiyor. Siyasi iklimin normalleşmesiyle birlikte ekonomideki beklentileri olumluya çevirmek için, küresel sıkıntıları da göz önünde tutarak, mevcutlara kıyasla daha radikal adımların atılması gerekecek.
Türkiye’yi yönetenlerin beklentileri olumluya çevirebilmeleri için, konuştuğumuz AKP’li bazı eski bakanların da katıldığı gibi; AB ve ABD ile sorunların biran önce çözümüne odaklanılması, enflasyon gibi mevcut ekonomik sorunlara daha radikal önlemler alınırken, siyasi ve ekonomik yeni yapısal tedbirleri gündemlerine almaları gerekecek. Güvenilir çıpalar oluşturmak gerekiyor; bunun için AB hedefine yeniden sarılma, bu kapsamda siyasi, ekonomik ve kurumsal uyum programlarına dönülmesi artık masaya yatırılmalı.
Paylaş