Paylaş
Halbuki bu uyarıların ciddiye alınp incelenmesi, hatta önlem alınması gerekiyor.
Unutmayalım ki; Türkiye ekonomisi için yeniden rating korkusu başladı. Seçim öncesi diye açıklanmayan yeni puanlar, ilki 3 Ekim’de Fitch açıklamasıyla, belli olmaya başlayacak. Hemen not indirimi bekleyenler de var, biraz daha beklenip, yılsonunda işin renginin belli olacağını düşünenler de...
Fitch daha önce siyasi ve jeopolitik risklerin Türkiye ekonomisinin rating puanı için tehlike oluşturduğunu söylemişti. Geçen hafta da bankacılın hızlı kredi büyümesi ve yüksek dış borç nedeniyle risk altına girdiğini söyledi. Hala sermaye yapısı güçlü ama bu hızla gidilirse bankaların da risk altında diyor.
Unutmayalım ki; Türkiye ekonomisindeki istikrarda, küresel krize rağmen büyümenin devam etmesinde, 2000’li yıllarda konsolide olan Türk bankacılık sisteminin payı çok yüksek. Güçlendirilen sistem, AKP’nin ekonomik başarısı için şanstı ve bu şansı kullanan iktidar, sürekli seçim kazanmaya devam etti.
Bir başka deyişle AKP iktidarının siyasi başarısı için, kendisinden önce reforme edilip, güçlendirilen bankalara çok şey borçlu olduğunu unutmaması lazım. Peki AKP iktidarı bu gerçeği görüyor mu derseniz; “kerhen” görüyor diyebiliriz.
AKP içinde Erdoğan’ın da başını çektiği güçlü bir damar bankaların, yükselen enflasyon şartlarında, hem mevduatı olan halka yüksek faiz verip hem kredileri bol ve çok ucuz vermesini, hem az kar edip hem de güçlü özkaynağı olmasını istiyor. Bu da yetmiyor; devasa altyapı projelerini, dışardan kaynak gelmediği için Türk bankalarına finanse ettiriyor. Kaynak kısa vadeli iken, yapımı bile 5 yıl sürecek10 milyarlarca dolarlık işlere, bankalardan uzun vadeli kredi istiyor.
Buna karşılık Ali Babacan ve ekibi güçlü bankacılık sistemini sürdürebilmek için, bu ekonomik ve siyasi zorluklara karşı, sektöre hassas olmayı sürdürüyor.
Peki, bankacılık sistemi ne yapıyor derseniz; şartların giderek ağırlaştığını, karlılığın azaldığını görüyor. Bu nedenle kamu garantisi olan altyapı projelerini, likidite bolluğu nedeniyle kolay borçlanabildiği için, finanse etmeyi tercih ediyor. Çünkü özellikle büyük bankalar; “pedal çevirmeye devam etmem, düşen karlılığı ve artan riskleri dengelemem lazım” diye düşünüyor.
Yani hükümet aşırı yatırımları için kendi kaynak bulamayınca güçlü bankaların kredibilitesini kullanıp kaynak sağlıyor. Bankalar da aradan payını alıyor...
HENÜZ KIRMIZI DEĞİL AMA…
Fitch, Türkiye’deki en büyük 4 özel bankanın sermaye tamponları zayıflamakla beraber hala oldukça güçlü olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Kredi talebinin mevduat büyüme hızını geçmesi ile döviz yükümlülükleri özellikle de kısa vadede arttı. Kısa vadeli borçlanmaların ve döviz varlıklarının stres senaryosunda parasallaştırılmasına ilişkin yetkinlikler hakkındaki belirsizlikler bankaları aşağı yönlü risklere karşı kırılgan hale getiriyor. Bankaların nakit döviz ve ipoteksiz yabancı menkul kıymetleri sınırlı olduğundan dış borcu servis edebilmek için merkez bankası rezervlerini kullanmaları gerekiyor.”
Yani çok övündüğümüz, ekonomik istikrarın temellerinden güçlü bankacılık sistemimizin de eski gücünü yitirmeye başladığına, ekonominin jeopolitik risk başta olmak üzere olası dış etkilerle zor duruma düşmesi halinde, bankaların da bundan zarar görüp, sıkıntıyı daha da büyütebileceğine dikkat çekiyorlar...
Henüz kırmızı olmasa da, bankacılık için de kötü sinyaller başladı diyebiliriz.
Paylaş