ABD ile Rusya arasında dün başlayan görüşmeler, ileriye dönük küresel politikayı ve güç dengelerini etkileyebilecek potansiyele sahip. Bu denklemin içinde Türkiye de yer al ıyor ve bence bu dönemin çok iyi izlenip, ülke çıkarları için pozisyon hatası yapmamak gerekiyor.
Uzmanların söylediğine göre; Obama’nın Rusya ziyareti öncesi yaptığı Putin ve Medvedev’e ilişkin tanımlamalar, Putin’i "bir ayağı eski, bir ayağı yeni sistemde" şekli nde tarif etmesi, aslında Putin başta olmak üzere Rusya Federasyon’u yönetimi ile girmek istediği yeni ilişki biçimini de tanımlıyor.
Küreselleşme süreci içinde, yaşanan krizden sonra bence ABD zorunlu olarak uluslar arası işbirliği anlayışını gözden geçiriyor. Küreselleşmenin revize edilip geliştirilmesi için Rusya gibi ülkelerin de sisteme tam entegre edilmesi, siyasi ve ekonomik olarak yeni küresel kurum ve kurallara uyumunu sağlamak gerekiyor. "Yeni düzenin kuralları tam olarak saptandı mı?" derseniz bence henüz oluşmadı, oluşturulmaya çalışılıyor. Belki de, Rusya gibi yeni düzen için olumlu ya da olumsuz çok büyük rol oynayacak ülkelerle görüşmeler yapılarak, bu yeni düzenin kurum ve kuralları oluşturulmaya çalışılacak.
Elbette ABD yeni düzende de dominant konumunu devam ettirmeye çalışacak ve bunun için verebileceği tavizler ile kazanımlarını masaya yatıracak. Bence Rusya gibi ülkelerin de talebi üzerine, yeni düzenin oluşumunda sistemi tehlikeye atmayacak bazı yerel politikalara izin verilmesi gerekecek. Bu kapsamda bence ekonomide sosyal politika tercihleri de yer alacak...
Dün ba şlayan ABD-Rusya görüşmelerinde nükleer silahların sınırlandırılması, ABD ’nin güvenlik şemsiyesi adı altında Rusya’ya komşu ülkelerdeki projelerinin gözden geçirilmesi ve enerji güvenliği konu ları, görünen başlıca konular.
HÜKÜMETİN YENİ ENERJİ OYUNU
İki ülke arasındaki her konu Türkiye’yi ilgilendiriyor ama en çok ilgilendiren yönü tabiki enerji işbirliği konusu. Açık söylemek gerekiyor ki; Türkiye’nin son dönemde Rusya’ya enerji alanında ciddi biçimde yakınlaştığını, bir politika değişikliğine girdiğini gözlüyoruz. Liderlerin Soçi zirvesinden sonra hem Dışişleri hem Enerji Bakanımız geçen hafta Rusya’yı ziyaret etti. Burada Rusya’nın nükleer enerji santralı ısrarı gündeme gelmiş. Söylentilere göre Bakanlar Kurulu göstermelik bir indirim alıp, santral yapımını Ruslara verecekmiş. Yanı sıra Rusya’nın isteği üzerine Enerji Bakanı Nabucco’ya alternatif olan Güney Akım Projesine girebileceğini söyledi. Ayrıca Samsun-Ceyhan hattına Rus petrolünün gelmesi, Batı hattının 2011’de bitecek kontratının bir özel sektör firmasına verilmesi, Mavi Akım 2’nin geleceği gibi konular son dönemde ısıtılan, ciddi enerji işbirliği konuları.
İşin tuhafı; bu projelerin hepsi için AKP’ye yakın şirket ve işadamlarının adı geçiyor...
ABD, Azerbaycan gazının Rusya’ya satılması gibi bazı konularda Rusya’ya tolerans gösteriyor gibi ama toleransının boyutu nedir, yoğunlaşan Türkiye Rusya işbirliği ile birlikte çıkan "stratejik işbirliği" lafları, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini nasıl etkiler?
Bir ülkeyi yönetenlerin görevi; hem ulusal hem uluslar arası gelişmeleri çok yakından takip edip ülkeyi maceraya atmadan, halkının çıkarı için ülke menfaatini önde tutacak dengeyi bulup, ona göre ulusal ve uluslararası ilişkileri yönetmektir.
Böyle kritik bir dönemde, kurumlararası çatışmayı körükleyerek bu ilişkiler yönetilebilir mi?
Parti ve yandaşlarının çıkarı için, ülke çıkarlarının tehlikeye atılmaması gerektiği de açık.
Umarım Hükümet ulusal ve uluslararası politikada ne yaptığını biliyordur...
Umarım siyasi ve ekonomik olarak AB ve Batı entegrasyonu politikası değişmemiştir..
Umarım, ekonomik krize bir de uluslararası krizler eklenip, halk iyice mağdur edilmez.