AB hedefi şimdi çok daha önemli

AKP’nin kazandığı yaklaşık yüzde 47’lik oy, öyle anlaşılıyor ki; AKP’liler için de sürpriz oldu. AKP’nin yöneticileri "En fazla yüzde 45 gibi bir oy alacaklarını tahmin ettiklerini" itiraf ediyorlar.

Bu kadar yüksek oyun etkileri ne olacak, hep birlikte göreceğiz... Bu sonuçlardan herkesin kendine göre bir ders çıkarması lazım.

Özellikle CHP böyle bir yola gidecek mi, artık denizin bittiğini, başka bir politika izlemesi gerektiğini, bunun için anlayış ve kadro değişikliğine gitmesi gerektiğini görecek mi, bilmiyoruz.

AKP’nin yanısıra MHP’nin başarı kazandığı da kesin. Bizce bu seçimlerden en zararlı çıkan partiler; elbette çok düşük oy alan partilerle birlikte, CHP ve DTP oldu.

DTP’nin beklediğinin çok altında oy alarak milletvekili sayısının ancak grup kurabilecek sayıda kalması, bizce Kuzey Irak yönetiminin Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki etkinliğini ve bu bölgedeki oyların DTP yerine, büyük ölçüde AKP’ye kaydığını gösteriyor.

Seçim sonuçlarından, bütün partilerin çıkaracakları ortak dersler de var.

Bunların başında da AB hedefi geliyor. Seçimden önce Türkiye’de demokrasi için AKP’nin desteklenmesini savunanların, bundan sonra da aynı hararetle, aynı savı gündemlerinin ilk sıralarında tutmayı sürdürmeleri gerekiyor.

Yani Türkiye’nin demokratikleşmesi için gösterilen aceleci tavrın devam ettirilmesi, sadece dinsel özgürlükler değil azınlıkların özgürlüklerinin de savunulması gerekiyor.

Bunun için AB hedefinin korunması çok önemli. AB hedefi, bundan sonra "halk desteğiyle radikalizm"i önlemenin en sağlam yolu olarak gözüküyor.

Bu hedefi sadece AKP’nin ya da bazı sivil toplum örgütlerinin üstlenmesi yerine, özellikle sosyal demokratların da AB hedefini üstlenmeleri gerekiyor. AB hedefinin Türkiye’nin çağdaşlaşması için şart olduğunu, Hükümetlerin "sadece işlerine gelen konularda AB hedefi gözetmeleri yerine, topyekün Avrupa değerlerini benimsemeleri" için zorlamaları gerekiyor.

AB hedefine sarılmanın, aynı zamanda çağdaş ekonominin kurum ve kurallarıyla yerleşmesi için, dolayısıyla istikrar için şart olduğu da unutulmamalı.

GENİŞ TABANLI UZLAŞMA TALEBİ

Seçim sonuçları AB hedefine daha sıkı sarılma gereğini ortaya çıkarırken, bununla birlikte toplumsal uzlaşmanın yeniden oluşturulmasının şart olduğunu açığa çıkardı. AKP’nin bu kadar yüksek oy almasının, "Parti tabanını uzlaşmaya ikna etmek konusunda sınırlayıcı" olup olmayacağını, hep birlikte göreceğiz. Yani yüzde 40-42’lik oy oranı, belki de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "geniş tabanlı uzlaşma" konusunda eline daha rahatlatacaktı. Ancak olan oldu ve işi zorlaşsa bile, Tayyip Erdoğan’ın liderliğini gösterip, bu geniş tabanlı uzlaşma konusunda partisini ikna etmesi gerekiyor.

Bizce bu işin başarılması için, ilk günler, haftalar çok kritik öneme sahip.

Örneğin Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı seçimleri, bununla birlikte referandum ve yapılacak anayasa değişiklikleri konularında, AKP’nin tüm partiler nezdinde geniş bir uzlaşmayı gündeme getirmesi, AKP’nin ileriye dönük olarak, elini çok rahatlatacaktır.

AKP tabanının ateşli davrandığına, "uzlaşma" isteyenlere, kötü bir şey istiyorlarmış gibi sert tepki gösterdiklerine zaman zaman şahit oluyoruz. Umarız o meşhur "sokak" AKP yönetimine hakim olmaz, AKP merkeze kaydığını uygulamalarıyla da gösterir.

İşalemi de dün yaptıkları açıklamalarla geniş tabanlı bir uzlaşmanın ne kadar şart olduğunu dile getirdi. TÜSİAD, "Cumhurbaşkanlığı seçim süreci de dahil olmak üzere, toplumda oluşmuş olan hassasiyetlerin giderilerek, toplumsal uzlaşma ortamının sağlanmasına yönelik bir anlayışın benimsenmesi gerektiği görüşündeyiz" dedi. TOBB ise "yeni meclisin katılımcı demokrasinin gereği olan ortak akılla ülke sorunlarına çözüm bulmasını" talep etti. Tayyip Erdoğan’ın ilk demeci umut vericiydi. Umarız gerisi de gelir, geniş tabanlı uzlaşma hayata geçer.
Yazarın Tüm Yazıları