Paylaş
Bu ortamda kimsenin, hele ki uzun vadeli, yatırımı düşünmesi pek mümkün görünmüyor.
Dün doların değeri 3.06 TL’yi geçti. Sadece Türkiye’de değil tüm küresel piyasalar panik içinde. Petrol üreten Rusya, Meksika gibi petrol üreticisi gelişen ülkelerin piyasaları, petrol fiyatlarının 27 dolara kadar inmesi nedeniyle çöktü. Polonya, Hindistan, Türkiye gibi petrol ithalatçısı ülkelerin ise nispeten daha az etkilendikleri görülüyor. Aslında tüm dünyada bir panik havası ve riskten kaçış olduğu için ülkelerin neredeyse hepsinde piyasalar önemli ölçüde değer kaybetti. Bazı gelişmekte olan ülkelerdeki büyük yatırım fonlarının tümüyle çıktığı haberleri geliyor ve tüm bu haberler paniği iyice artırıyor.
Bizim durumumuzun aslında daha iyi olması gerekiyor; çünkü Türkiye zaten Rusya’dan darbe yedi, mal sattığı ülkelerin çoğu gelişmiş ülkeler ve her şeyden önemlisi; bir bankacının dediği gibi “nasıl oluyorsa yüzde 3.5 oranında büyüme” devam ediyor. İşte nispeten büyüyen ve petrol ithal eden bir ülke olduğumuz için, bu küresel kargaşadan daha az zararla çıkmamız mümkündü ama olmadı.
Neden hala çok zarar görüyoruz derseniz; Hükümet ve Merkez Bankası’nın uyguladığı politikalar bunun en büyük nedeni. Merkez Bankası, yine aynı bankacının deyimiyle “fazla yürekli” davranıp, hala harekete geçmedi. Bu durum tabi ki yabancı yatırımcı nezdinde ciddi bir risk algısı oluşturuyor. Bu nedenle de hisse nedeni piyasaları daha küçük oranda da olsa düşmeye devam ederken, çıkış devam ettiği için dolar kuru da 3.06’yı buldu.
Peki, Türkiye ne kadar zarar gördü?
Son 2 aylık hesap yapacak olursak; TL dolar bazında yüzde 8.5, sepet bazında ise yüzde 9 değer kaybetmiş. Yani 20 Kasım’dan bu yana TL’nin değeri yüzde 9 erimiş. Kasım ve aralıkta toplam enflasyon 0.88 olmuş, yani reel olarak değer kaybı ise kabaca yüzde 8.
‘FAZLA YÜREKLİ’ MERKEZ BANKASI
Peki, “fazla yürekli Merkez Bankası” hem küresel dalga, hem enflasyondaki yükselme karşısında daha ne kadar dayanır? Bankacılar bile artık, açık açık bu yıl enflasyonun yeniden çift haneyi bulacağını söylemeye başladılar. Yanısıra FED’den faiz artışı beklentisi şubat için yüzde 5 iken, mart ayında faiz artışı bekleyenlerin oranı yüzde 60.
Merkez Bankası bu haftaki Para Politikası Kurulu (PPK) açıklamasında sadeleştirme kelimesini kaldırınca, piyasalar “ne oluyor” diye tartışmaya başladı. Sadeleştirmeden vazgeçmiş olabileceğini de söyleyen var, üst banttan da indirme yani simetrik koridor daraltmaktan vazgeçip sadece alt bantı artıracağını söyleyen de. Ağırlıklı ortalama faizle durumu idare edip, faizlerde resmi olarak oynamadan nisandaki Merkez Bankası yönetim değişikliğine kadar bekleyeceğini tahmin edenler de var. Bazı bankacılar ise “FED faiz artırana kadar Merkez hareketsiz kalmaya çalışacak” diyorlar.
Ama hepsi, “tabi ki bu arada bir kaza olmazsa” diyor. Yani kurlar çok hızlı artarsa, Merkez Bankası olağanüstü toplanıp, ciddi artırım yapmak zorunda kalabilir.
Özetle; hem küresel piyasalar hem iç piyasa kaos içinde, bu kaosun ne zaman netleşeceği belli değil. Üstüne üstlük içeride enflasyon ve kur makro dengeleri bozacak seviyelere doğru gidiyor. Bu ortamda kimsenin, bırakın uzun vadeli doğrudan yatırımı, kısa vade için gelmesi bile çok zor.
Tabi ki bilinemezdi ama yabancı sermaye atağının zamanlaması kötü oldu.
Paylaş