İkoncanlarla geçen iki gün ve bezdiren taksi terörü

Türkİye’nİn en çok satan kadın dergisi Elle’nin geleneksel Fun&Fashion Weekend (Eğlence&Moda Haftasonu) organizasyonu için mecburen iki günlüğüne Antalya’daki Hillside Su Otel’e gittim.

Mecburen diyorum; zira Elle Dergisi de Ankara Bölge Temsilciliği görevini üstlendiğim 34 yayınlı Doğan Burda Dergi Grubu bünyesinde çıkıyor. Dahası, Antalya da görev kapsamıma girdiği için orada olmak zorundaydım.
Öncelikle Elle Dergisi’nin dünyada 21 milyon adet sattığını ve Türk versiyonunun tamamının bizim ekip tarafından hazırlandığını belirteyim. Tempo, Ekonomist ve Capital derken siyasi ve ekonomik içerikli dergilerin organizasyonlarına alışık olan benim gibi insanların magazinsel içerikli bu tip toplantılara ne kadar yabancı kalabileceğini Antalya’ya gidince anladım. Bir tarafta mankenler, sosyetik güzeller, ikoncanlar, diğer tarafta şaşkın bir ifadeyle etrafında olup biteni anlamaya çalışan bendeniz.

ZEVK VE EĞLENCEYİ BÖYLE ISKALADIM

Organizasyonun başladığı gün CHP de, yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile parti yönetim kadrosunu seçiyordu. Bu yüzden zamanımın çoğunu ekran başında canlı yayınları izleyerek geçiriyor, havuz başındaki partiyle başlayan Elle organizasyonuna bir türlü adapte olamıyordum. Etkinliğe ara ara katıldığımda da telefonum ve üzerindeki internet bağlantısından gelişmeleri takip ediyordum. İşte o anlarda çevremdekiler gözüme takıldı. Gündemmiş, CHP’de seçimmiş hiçbirinin umurunda değildi. Konuşma konuları giyim, kuşam, müzik, ilişkiler gibi temalar üzerineydi. Bir an düşündüm; yoğun siyasi ve ekonomik gelişmelere boş verip acaba onlar gibi keyif ve eğlencenin peşinde mi koşsam, yoksa bunaltıcı da olsa gündemin peşinden sürüklenmeye devam mı etsem? Huylu huyundan vazgeçer mi, tabii ki ikinci şıkkı seçip, zevk ve eğlence dolu ortamı ıskalamaya başladım.

DÜŞÜP KARİZMAYI ÇİZEN İKONCAN KİM?

Aslına bakarsanız başka çarem de yoktu. Zira Hillside Su Otel’deki topluluğun hayat akışına oldukça yabancıydım. Örneğin “İkoncan”ların hiç birini tanımıyordum. Yamalı gibi duran çoraplarından tanımam gereken Deniz Berdan’ı, ya da üzerindeki garip kıyafetleriyle hoplayıp zıplayan Eda Taşpınar’ı fark edememiştim bile. Hatta Deniz Berdan’ın soyadını “Mardan” (Herhalde Antalya’da ki 7 yıldızlı Mardan Otel aklımda yer etmiş), Eda Taşpınar’ın ise “Taşkıran” diye telaffuz ettiğim için çevremdekilerin alaycı sözlerine maruz kalmıştım. Üstelik yürürken ayağı çıkıntıya takılıp düşen ve karizması çizildiği için gözlüklerinin ardına gizlenen İkoncan’ın kim olduğunu bilemediğimden dolayı “Bu Düşencan da kim?” dediğim için ayıplanmıştım. Sakın yanlış anlamayın, düşüşüne esprili bir dille değindiğim için değil, kimliğini çözemediğim için. İnanın ismini halen öğrenemedim ki size söyleyeyim.

SOSYETENİN OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL?

Kaldığım iki gün boyunca dikkatimi çeken bir konu da, bu gurubun okuma alışkanlıkları oldu. Bazılarının ellerinde kitap gördüm ama aksesuar olarak kullandıklarından olacak sayfalarını çevirenine pek rastlamadım. Bol fotoğraflı magazin dergilerini ise satırı satırına okuduklarına, pardon fotoğraflarına baktıklarına, üstüne üstlük görseller üzerine uzun uzadıya kritik yapmalarına tanık oldum. Sabahları, daha doğrusu öğlen saatlerine doğru gerçekleşen kahvaltıları ve sonrasında elinde gazete taşıyanların çok az olduğunu fark etmek için kör olmam gerektiğini düşündüm. Daha da ilginci havuz başında okuyup, hatim indirdiğim gazeteleri merak edip, emaneten isteyen de yoktu. Aralarından bir kaçı “Okuduysanız bakabilir miyim?” diye talepte bulundu, onlar da ana gazeteye hiç dokunmayıp, magazin eklerini aldı.

BATMADAN NASIL SU ÜSTÜNDE KALIYORLAR?

Şimdi benden defile ve partide neler olduğunu yazmamı bekleyenler olabilir. İnanın onları anlatacak birikime sahip değilim. Yamalı çoraplardan, mayo üzerine takılan aksesuardan haberi olmayan bir adam ne yazabilir ki! Ancak, halen bu kadar aksesuarla denize giren bir ikoncanın batmadan su üzerinde kalmasının sırrını öğrenmeye kafa patlatıyorum.
Gelelim sonuç bölümüne. Elle Dergisi hiçbir harcamadan kaçınmadan gerçekten güzel bir organizasyon düzenlemişti. Kendi konsepti gereği yapılacak ne varsa, en üst limitlerde yapmıştı. Otomotivden mobilya, giyimden kozmetiğe kadar ülkemizin ve dünyanın sayılı sektör temsilcilerini de bir araya getirmişti. Defile ve partilerle de dergi pazarında lider olmanın verdiği güçle konuklarına keyifli anlar yaşatmıştı. Davet ettiği İkoncanlarla da görsel şölenini tamamlamıştı.

ÜÇ AMBULANS DOLUSU YARALI ÇIKTI

Geçenlerde yaşanan bir olay Filistin Caddesi için tehlike sinyalleri veriyordu. Cadde oldukça popüler ve bünyesindeki kafe-restoranlar insan selini ağırlıyor ya, rant kavgasını da beraberinde getirmeye başladı. Kısa bir süre önce yaşanan büyük bir kavga da bu tespitime en güzel örnek. Şimdilerde polislerin cadde boyunca nöbet tuttuğu olaya gelecek olursak... Kavganın geçtiği kafenin adını vermeyeceğim, çünkü işletmenin yaşananlarda en ufak kabahati yok. Zira bu kavganın bir benzeri onda değil, yan komşularında da yaşanabilirdi.
Arjantin Caddesi ile Filistin Caddesi’nin kesiştiği meydanda faaliyet gösteren Petek Taksi’den ayrılan bir grup, Filistin Caddesi’nin ortalarında Arjantin Taksi diye yeni bir durak kurmuş. Ondan sonra da bu iki durak arasında sert tartışmalar başlamış. Petek taksiciler bölgenin kendine ait olduğunu söyleyip, diğerlerini engellemeye, Arjantin taksiciler ise Şoförler Cemiyeti’nden izin alarak faaliyete geçtiklerini söyleyip, hak arayışına girmeye başlamış. Sonuçta da ağız dalaşıyla başlayan kavgaları fiziki müdahaleye dönüşmüş ve ismini vermediğim kafenin içine kadar sirayet etmiş. Onların bu arbedesi sonucunda da üç ambulans dolusu yaralı hastaneye taşınmış.

TAKSİ TERÖRÜNÜN SON BULMASI İÇİN TEDBİR ŞART

Anladığım kadarıyla rant büyük olunca olaya mafya karışmış. Her iki durağın da arkasında bir ekibin olduğu apaçık ortada... Hele Şoförler Cemiyeti’nden geldiğini söyleyen 35 kişi gözüme pek de tekin görünmedi. Sonuçta kafeler caddesine dönüşen ve Ankara sosyal yaşamına büyük keyif getiren Filistin caddesi taksicilerin bu rant kavgası yüzünden savaş alanına dönmüş durumda. Bence Emniyet güçleri nöbet beklemenin dışında da bu taksi terörüne karşı sert tedbirler almalı. Üç beş kendini bilmezin yaptıkları da yanına kar kalmamalı.

İLKÖĞRETİM DİPLOMASINI TORPİLLE Mİ ALIYORLAR?

Eskiden taksi şoförü dendiği zaman arabadan iyi anlayan, efendi ve güvenilir esnaf akla gelirdi. Allah’tan onlar yine çoğunlukta, ancak son zamanlarda bakıyorum ilköğretim diplomasını bile torpille aldığı belli olan cahil adamlar bu sektörde boy gösteriyor.(Ehliyet için diploma şart olmasa onu da almayacaklar ya, neyse!) İnsanın hamurunda cehalet ve para hırsı olunca da istenmeyen durumlar ortaya çıkıyor. İnanın daha düne kadar saygı duyulan taksicilik mesleği, ehil olmayan bu eller sayesinde nefret edilecek bir konuma geldi. Yolcu bindirince uçarcasına gidenler mi ararsın, boşken bekleme ve yavaş seyirden trafiği aksatanları mı, kısacası her türlüsü var. Başta Şoförler Odası’na sesleniyorum, bu mesleği yapacakların eğitime tabi tutulmasının zamanı geldi de, geçiyor bile. Canımızı, malımızı emanet etmemiz gereken kişilerden yaka silkiyorsak bu işte bir gariplik var demektir.
Taksici esnafına sesleniyorum, acilen sektörünüze darbe vuran bu çürük elmaları aranızdan ayıklayın. Ayıklayın ki mesleğin itibarı zedelenmesin.

KIZIL MİLYARDER’İN EŞİNİN RENKLİ DÜNYASI

Ankara merkezli Pet Holding’in patronu Prof. Dr. Güntekin Köksal’ı hatırlayacaksınızdır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a serzeniş ve uyarılarla dolu mektup yazmıştı. Ayrıca Kuzey Irak’ta petrol ararken ölümden dönen, bölgenin zor koşullarına rağmen yılmayıp amacına ulaşan 79 yaşındaki bu işadamına “Kızıl Milyarder” lakabı takılmıştı. Şimdi nereden çıktı bu lakap diyenler için küçük bir özgeçmiş hatırlatması yaparak esas konumuza gelelim. Viyana’da burslu olarak okuduktan sonra, Türkiye’de TPAO’da çalışmaya başlayan ve 1974’te bu kurumdan ayrılarak kendi işini kuran Köksal, ilk yatırımlarını SSCB’de yaptığı için ‘Kızıl Milyarder’ lakabıyla tanınıyor.

NAİF PATRONİÇE VAKIF İÇİN ÇABALIYOR

En az Gültekin Bey kadar tanınan eşi Pınar Köksal ise esas konu kahramanım. Türk Sanat Müziği’ne besteler kazandıran şair ruhlu Pınar Hanım, açtığı bir sergiyle on parmağında on marifet olduğunu ispatladı. Bir fotoğraf sanatçısı olarak yurt içi ve dışında çektiği fotoğrafları Pet Holding’in bünyesinde bulunan sanat galerisinde açtığı kişisel sergisinde sergiledi. Eserlerin satışından elde edilen geliri de onlarca çocuğun eğitimini üstlenen Köksal Eğitim Vakfı’na bağışladı.
Doğrusunu söylemek gerekirse Pınar Hanım’dan böylesine güzel ve derinliği olan bir çalışma beklemiyordum. Fotoğraf karelerine yansıyan gözlemleri benim misin diyen profesyonellere taş çıkaracak kadar başarılıydı. En önemlisi de o naif ve şair ruhu eserlerine yansımıştı. Fotoğraf sanatıyla ilgilenenler 11 Haziran akşamına kadar Filistin Caddesi’ndeki Pet Holding Sergi Salonu’nda Pınar Hanım’ın çalışmalarını görebilirler. Tıpkı galeriye akın akın gelen birçok siyasetçi, bürokrat ve iş adamı gibi.
Yazarın Tüm Yazıları