Geçen hafta köşeme taşıdığım konu herkesin ilgisini çekmiş olacak ki üzerine çok şeyler yazıldı ve söylendi. Elektronik posta, telefon gibi iletişim araçlarından gelen bilgiler bir tarafa, yüz yüze görüşmelerin ardı arkası kesilmedi.
Öncelikle bu yazımı okuma fırsatı bulamayanlar için kısa bir hatırlatma yapayım. Yılbaşına çok az bir süre kala belediyeden destek alamayan Tunalı Hilmi, Kızılay, Bahçelievler 4. Cadde gibi ana arterlerde dükkânı olan esnaf, vitrinleriyle beraber yoldaki ağaçları, direkleri süsleyerek bulundukları caddeye hayat vermeye çalıştılar. Amaçları ise insanların sokağa çıkmasını sağlayıp, motive olmalarına yardımcı olmak, bu sayede de ticari yaşamı canlandırmaktı. Ancak Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin elemanları bu girişimlere müdahale etti ve dükkan dükkan gezip esnafa süsleri sökmesini, yoksa üç gün sonra kendilerinin toplayacağını söyledi. Gelelim bu yazımdan sonraki gelişmelere... Köşemin, gazetede ve dünyaya servis yapan Hürriyet İnternet sayfasında okunmasından sonra Gökçek ve ekibi büyük eleştiri aldı. Üstelik eleştiri yapanlar arasında Ak Parti’liler de vardı. Yaşam tarzına müdahale olarak algılanan bu girişim tepkiyle karşılandı. Peki, bu gelişmeler karşısında Melih Gökçek ve ekibi ne yaptı? İşte işin o tarafı tam bir komediye dönüştü. Dahası tepki gören Gökçek’in işin içinden sıyrılma çabaları başladı.
GÖKÇEK’İN TEHDİDİNE TRAJİKOMİK SAVUNMA
Cadde ve sokaklarda hiçbir süsleme yapmayan, hadi onu bir kenara bırakın direklerdeki patlamış ampulleri bile değiştirmeyen Gökçek ve adamları esnafa baskıda bulunmadıklarını, bu baskıyı tanımadıkları işgüzar bir kadının yaptığını söyledi. Sözüm ona da mağaza mağaza gezinen ve belediyenin adını kullanarak esnafı tehdit eden bu kadını aradıklarını vurguladılar. İşin daha trajikomik yanı ise Gökçek’in bu savunmasına bazı yayın organları sütunlarında yer vererek okuyucusuna ulaştırdılar. Onun bu garip açıklamasına ilk etapta gülüp, geçeyim dedim ama esnaf da dahil hepimizi aptal yerine koyan bu sözlere inananlar çıkabilir diye cevap yazısını hazırladım. Sizce, her dakika belediye elemanlarıyla haşır neşir olan esnaf, yoldan geçerken tehdit savuran bir kadına kulak asacak kadar saf mı? Bu sav inandırıcı geliyor mu? En iyisi soruları bir kenara bırakıp, doğruları kısaca özetleyeyim.
KAMERA KAYITLARI HER ŞEYİ ANLATIYOR
Esnafın daha önceki denetimlerden iyi tanıdığı sivil giyimli üç belediye çalışanı dükkan dükkan gezip, süslerin sökülmesi talebini dile getiriyor. Sökmezlerse de kendilerinin üç gün sonra kaldıracağı tehdidini savuruyor. Aynı tarz konuşmaları süsleri dışa taşan her mağaza sahibine yineliyorlar. Ben nereden mi biliyorum? Çok basit... Bu bilgilere Gökçek yönetimindeki Büyükşehir elemanları ile onun komik savunmasına yer veren basın mensupları rahatlıkla ulaşabilir. Bunun için 10 Aralık 2010 günkü caddelere yerleştirilen MOBESE kamera kayıtlarına, ya da birçok mağazada bulunan güvenlik kamerası kayıtlarına bakabilirler. O zaman da sökme talimatının kimliği belirsiz bir kadından mı, yoksa üç belediye mensubundan mı geldiğini öğrenirler. Eğer kayıtları bulamıyorlarsa da bana başvursunlar, üç belediye mensubunun kameraya takılan görüntülerini kendilerine sunarım. O görüntüleri neden yayınlamadığımı soracak olursanız da, kayıtların sahibi esnaf ile “emir kulu” belediyecilerin deşifre olmalarına gönlüm razı olmadı. Ancak yalanlar silsilesi sürerse ve iş mahkemeye intikal ederse delil olarak bende hazır.
YAKAMIZI BIRAK DA ŞEHRİN KEYFİNİ ÇIKARALIM
Kıssadan hisse içi boş savunmalar yapmayın, sonra rezil olursunuz. Zaten bir vatandaş olarak amacım bağcı dövmek değil, üzüm yemek. Ankaralılar adına amacıma ulaştım. Şimdi ortada ne süsleri söktürmek isteyen bir belediye başkanı var, ne de baskı yapan bir Büyükşehir Belediyesi elamanı. Şimdilerde vatandaşlar gönül rahatlığıyla esnafın mütevazı bütçesiyle hazırladığı o ışık selinin içinde gezinip, keyif alıyor. Hem ticari yaşam canlanıyor, hem de bozkırın göbeğindeki Ankara’ya renk geliyor. Tekrar ediyorum ben ne yılbaşına dini bir misyon yükleyenlerdenim, ne de Noel Baba’nın yolunu gözleyen saftirik. Sadece takvim yapraklarına bakıp, eskiye “Hoşça kal”, yeniye “Hoş geldin” diyenlerdenim. Süslemelerin yapıldığı yeni yıl hazırlıklarını da tıpkı Anneler Günü, ya da Babalar Günü gibi ticari bir girişim olarak algılıyorum. Bu sayede de renklenen ve ticari hacmi artan şehrin keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Bu arada CHP Grup Başkan Vekili Yaşar Çatak, yeni yılın yaklaşması nedeniyle Ankara’nın süslenmesi için önerge vermişti. Önergede “Aydınlatma işlemleri artık bütün dünyada, medeniyetin ölçüsü olarak kabul ediliyor. Şehirlere yapılan özel aydınlatmalar, şehirlerin ekonomik ve turistik değerini artırıyor, şehrin dünya çapındaki tanıtımına büyük katkı sağlıyor. Bu aydınlatmaların üstün kamu yararı sağladığı bir gerçek” diyen Çatak’ın istekleri meclis tarafından kabul edildi.
ŞANGHAY’DAN ÇEVİR GAZI YANMASIN!
Buna göre, belediye, Ankara’daki meydan, ana cadde, bulvar, sokaklar, iş yaşamı ve alışverişin yoğun olduğu yerleri ışıklandıracak ve süsleyecek. Vatandaşlar da, yılbaşı nedeniyle kendi olanakları ile işyerlerini ve işyerlerinin önünü aydınlatıp, süsleyebilecek. Yani olması gereken geç de olsa kabul edildi. Buradan Gökçek’e pay çıkarmak için de bir gönderme de yapılmış. Gökçek, bir süre önce yaptığı Çin ziyaretinde, Şanghay’ın ışıklı görkemine hayran kalarak, Ankara için de benzer planları olduğunu söylemişti ya, o görüşü yılbaşına uyduruldu. Şanghay’dan dönmesinin üzerinden çok süre geçmesine, yılbaşına ise sayılı günler kalmasına rağmen bu gönderme bana komik geldi. Bunu yapmak için illallahla tepki mi çekmesi gerekiyordu! Meclis olması gerekeni yapmış.
BURNUNUN DİBİNDEKİNİ GÖRSE BEKLENTİMİZİ ANLAYACAK
Bir de Kızılay başta olmak üzere kendisine ait merkezlerde ticari yaşamın canlanması için bol bol konuşan ama yılbaşı hazırlıkları konusunda dahi hiçbir şey yapmayan CHP’li Çankaya Belediyesi’ni eleştirmiştim. Başkan Bülent Tanık’ın İstanbul’da ki Şişli, Kadıköy gibi çağdaş belediye anlayışlarını görmesi için uzun bir seyahate çıkmasına gerek yok. Burnunun dibindeki Yenimahalle Belediyesi’nin sınırlarından girip, şöyle bir dolaşsa ne demek istediğimizi anlayacak. Hangi partiden seçildiği önemli değil ama CHP’li Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın icraatları her kesim tarafından çok beğeniliyor. “Akıllı Kart” gibi projelerle gurur kırmadan fakir fukaraya yardım da ediyor, güneş enerjisinden faydalanarak parkları, yolları da aydınlatıyor, belediye kasasına dayanmadan işsizliğe ve sağlık sorunlarına çare de buluyor. Kısacası iyi bir belediyeciliğin nasıl yapılabileceğini dosta düşmana gösteriyor.
ESNAF DA MEMNUN FAKİR FUKARA DA
Hiçbir Cuma namazını kaçırmayan Fethi Yaşar, esnafa ve bölgesinde yaşayanlara canlılık getirmek için yılbaşı süslemeleri yaparken Yenimahalle’yi çekim merkezi haline dönüştürmüş. Bunu yaparken de öyle büyük paralar filan harcamamış. Yolu düşenleri Yenimahalle’nin Cadde ve sokaklarında dolaşmaya davet ediyorum. Parklar da dahil her yer o kadar ışıl ışıl ki, insanın eve giresi gelmiyor. İnanın, boğazından bir lokma geçsin diye çırpınan o fakir fukara da ışık selinin altında çok mutlu. İnsan açlığını kasvetin hakim olduğu karanlıklarda mı daha çok hisseder, yoksa görsel şölene dönüşen ışıkların altında mı? O ışıklar aynı zaman da bir umut ışığı gibi değil midir? Zaten esnafın yüzü de gülmüş durumda. Restoranlar, kafeler, pastaneler, giyim mağazaları her zamankinden daha fazla müşteri çekiyorlar. Helal olsun Fethi Yaşar’a ve ekibine. Yerleşimin kalkınması ve yaşanır hale gelmesi böyle olur.
HİLTON’A VE PEKKAN’A ALKIŞ TUTMAK LAZIM
Bir de yeni yıl hazırlıklarını dini yönden yorumlayanlar için örneğim olacak. Kolej Kavşağı’ndaki Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait tarihi binayı bilmeyeniniz yoktur. Uzun yıllar kurumsal hizmet veren bu bina kaderine terk edilmiş, ardından da 39 yıllığına özel sektöre kiraya verilmişti. Dokuz bin metrekarelik kapalı alana sahip bina, baştan aşağı yenilendi, 430 yatak kapasiteli, kongre ve toplantı salonları olan bir otele dönüştü. Türk turizminin duayenlerinden Tarık Pekkan’a ait otelin işletmeciliğini ise dünyaca ünlü Hilton zinciri yapıyor. Adı ise Hilton Double Tree Ülkemize Belek’teki Asteria Tatil Köyü gibi birçok tesis kazandıran Pekkan, iki dönem de Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin başkanlığını üstlenmişti. Onun zamanında Belek’ de üç dinin bir araya geldiği “Dinler merkezi” hayata geçmişti. Cami, Kilise ve Havra’dan oluşan kompleksin dinlere saygı açısından ülkemize çok şeyler kazandırdığı yadsınamaz bir gerçek. Pekkan’ın ülke turizmine katkıları bir tarafa yeni yıla yönelik düşünceleri de açtığı Hilton Otel’de kendini gösterdi. Şehrin en eski yerleşimlerinden biri olan Kurtuluş semtindeki otelini rengarenk ışıklarla donatması hem bölgeye canlılık getirdi, hem de motivasyon... Onun için Hilton’a ve Tarık Pekkan’a ayrı bir parantez açmak istedim.