Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde yapılan son düğün Ahmet Necdet Sezer’in oğluna aitti. Basına kapalı gerçekleşen davet üzerine "Köşkte ilk düğün" diye pek çok haber çıkmıştı. Aslında bu eksik bir bilgiydi. Zira, Cumhurbaşkanlığı konutu, Sezer Ailesi’nin düğününe kadar iki tane daha düğüne tanıklık etmişti.
Bunlardan birincisi 1973- 1980 yılları arasında görev yapan 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün oğlunun düğünüydü. 1978 yılında köşkün arka bahçesinde, Cumhurbaşkanlığı personeli ve her iki ailenin yakın akrabalarının katılımıyla gerçekleşen törende, İzmir’in köklü ailelerinden Kapaniler’in kızı Suzan Hanım ile Korutürk’lerin büyük oğlu Osman Bey dünyaevine girmişti. Şimdi Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi olan Osman Korutürk, o sıralar genç bir hariciyeciydi.
İkinci düğün ise 7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in küçük kıza Miray Hanım’ın Maksut Göksü ile yaptığı evlilik sayesinde gerçekleşmişti. Cumhurbaşkanlığı konutunun, yani eski binanın havuzlu salonunda gerçekleşen düğün törenine, TSK’nın üst rütbeli subayları çoğunlukta olmak üzere, yakın aile dostları ve akrabalar katılmıştı. Düğün sırasında Kenan Evren ve küçük kızı Miray Hanım’ın hüznü ise gazete sütunlarına yansımıştı. Nasıl yansımasın ki? Evren Paşa’nın eşi Sakine Hanım,tam yedi ay önce vefat etmiş ve kızının bu mutlu gününü görememişti.
Ve son olarak Sezer çiftinin oğlu Levent Sezer ile Evren Altunay’ın nikahı gerçekleşti. Bu da Cumhurbaşkanlığı köşkünün gördüğü üçüncü düğün oldu. Her üç düğün de basına kapalıydı ve sade bir davetle tamamlandı.
Fransızlara Rögar Kapağı oldu
Geçenlerde, 17 ve 18. Dönem Manisa Milletvekili olarak TBMM’ye giren Gürbüz Şakranlı ile karşılaşıyoruz. Asıl mesleği metalürji yüksek mühendisliği olan Gürbüz Bey, parlamentodaki görevinden sonra işinin başına dönüp, fabrika ölçeğindeki imalathanesinde hurda demire hayat vermeye başlamıştı. Kısa bir hal hatırdan sonra neticesini uzun süredir merak ettiğim bir konuya giriyorum.
Tedavülden kalkan 40 ton metal parayı hurda fiyatına satın aldıktan sonra onları ne yaptığını soruyorum. Daha doğrusu bir dönemin en büyük paraları olan, bir, iki buçuk liraların akıbetini öğrenmek istiyorum. Bir çırpıda, bu hurda paraları depolayacak yer bulamadığı için, fabrikasının yanındaki boş arazide demirden dağlar oluşturduğunu, tedavülden kalkmış liraları gören bazı insanların avuç avuç cebine attığını anlatıyor. Sonuçta da bu paraların Fransa’ya ızgara kapağı olarak gittiğini söylüyor.
"Balık, et gibi şeyleri kızartmak için olan ızgaradan mı?" diyecek oluyorum, "hayır" kelimesini başa koyarak sözlerine devam ediyor. "Sokaklardaki kanalizasyon ızgaraları var ya, işte Fransızlara onları yapıp sattık."
Anlayacağınız, bizim paralar sıfırları ata ata ve enflasyon karşısında eriye eriye Fransızlara rögar kapağı olmuş.
Çingenelerin haklı isyanı
HAKLARINDAKİ yanlış kanıyı silmek için mücadele eden Çingene Kültürünü Araştırma Federasyonu yoğun bir çaba içinde. Hedefleri ise yasalar, sözlükler ve kitaplarda Çingeneler aleyhine olan ifadelerin temizlenmesine yönelik çalışmaların hızlanması. Federasyonun raporunda, yaratılan olumsuz Çingene imajının kaynakları tek tek açıklanıyor ve saptamalarda bulunuluyor.
Rapora göre, ülkemizde Çingenelerin kırk asır önceki hurafelerden oluşan önyargılarla inançsız, nikahsız, sünnetsiz oldukları, isteseler de inançlı olamayacakları, İslamiyet’in Çingenelerle evliliği yasakladığı, bunların Kuran’da yazılı olduğunu zannedenler var. Üstelik Çingeneler, bazı kitap, sözlük ve ansiklopedilerdeki yazılarla aşağılanmakta ve suçlanmaktalar. Örneğin; Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Dil Kurumu tarafından onaylı bazı sözlüklerde Çingeneler, "Cimri, eli sıkı, hasis, arsız, yüzsüz, hayasız ve çığırtkan" olarak tanımlanmakta. MEB’in yayınladığı Türk Ansiklopedisi’nde Çingeneler, "Pis, ilkel, eğitimsiz, sosyal yaşamları düşük, cellat, çengi, dilenci" olarak gösterilmekte. Kültür Bakanlığı’nca yayınlanan Türkiye Çingeneleri isimli kitabın 24. sayfasında çingeneler, "dilenci, kavgacı, çok eşli, genelev işletmecisi olarak tanımlanmakta"
Doğrusu Çingenelerin bu feryatlarını haklı buluyor ve çalışmalarına destek veriyorum.