Paylaş
Yolları bile yerlisiyle, yabancısıyla devlet adamlarının isimlerini taşır. Turan Güneş Bulvarı, Cinnah Caddesi, Melih Gökçek Bulvarı, Fevzi Çakmak Sokak, say sayabildiğin kadar... Ya da sokak ve cadde isimleri alfabetik indeksten çıkmışçasına sıralıdır. Bestekar, Bilir, Büklüm, Bülten... İsim bulunamadığı zaman da içinde ruh olmayan rakamlar tercih edilir: 1. Cadde, 4. Cadde, 48. Sokak...
Ruhunu yanlış yönlendirenler ise sanki Başkentliler istiyorcasına tabela isimlerini kendine ve yandaşlarına yontmaya başlar; Tıpkı, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in tabelaya Seyfi Saltoğlu Bulvarları yazdırması gibi. Biliyorsunuz, Beysukent’teki Angora Sitesi’ndeki caddenin adı değiştirilmişti. Bir baktık ismi “Saltoğlu Caddesi” olmuş. Yani Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Seyfi Saltoğlu’nun soyadı...
Tabii Danıştay, bu değişikliği reddetmekte gecikmedi. Karar sonrası caddenin tabelası söküldü, yenisi asıldı ve ismi “Angora Caddesi” oldu. Çok geçmedi ki cadde bulvara dönüştürüldü. Danıştay’ın “Hayır” dediği Saltoğlu Caddesi, Saltoğlu Bulvarı oluverdi. Ankara 12. İdare Mahkemesi bu adı da reddetti. Danıştay’ın kararı beklenirken, bulvara bu kez “S. Saltoğlu” adı verildi. Mahkeme yine iptal etti ve “Adı geçen kişinin kanunda belirtilen özelliklere sahip olmadığı ve adının bir caddeye verilmesinin uygun olmayacağı...” cümlesiyle başlayan karara imza attı. Artık bitti derken, caddenin ismi bu kez de “Angora Saltoğlu Bulvarı” oldu. Anlaşılacağı üzere değerli Türk büyüğü(!) Saltoğlu’nun adı tabelaya bir girdi, çıkmak bilmedi.
BU İSMİ BİR ÇIRPIDA SÖYLEYEN VAR MIDIR?
Neyse Saltoğlu ile satırları eksiltmeyelim. Benim esas bahsetmek istediğim konu Başkentin telaffuz bile edilemeyen cadde ve sokak isimleri. Yol tarif ederken, adres sorarken sanki tekerleme gibi ağzınızdan bir türlü dökülemez ya, o isimlerle herkes gibi benim de başım belada. Hele hele Bangabandhu Şeyh Muciburrahman Bulvarı’nı bir türlü söyleyemiyorum.
Eminim aranızdan bazıları bu ismin kime ait olduğunu bilmek istiyordur, merakta bırakmayayım. Kendisi Bangladeş’in kurucusu... Gerçi ülkesinde Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunmasına karşın askeri darbe sonucu idam edildi ama olsun Gökçek, onun isminin Ankara’da yaşaması için elinden geleni yapıyor.
ORDULAR ARTIK İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ DEĞİL
Onun ki gibi telaffuzu zor daha nice cadde ve bulvara sahibiz. Örneğin, Simon Bolivar Bulvarı, Konrad Adenauer Caddesi, Mahat Magandi Caddesi, Can F. Kenedi Caddesi, Dö Gol Caddesi, Muhammed Ali Cinnah Caddesi, saymakla bitmiyor. Bir de komik olanlar var. Ağaçkakan Sokak, Babaharmani Sokak, Yatıkmusluk Mahallesi, Tevekküller Sokak, Televizyon Caddesi, Şapka Devrimi Sokak, Çıpıtpıtı Sokak, Tabakhane Caddesi gibi... Üstelik birçoğu bilinen isimlerine Gökçek sayesinde veda etmiş bulvar, cadde ve sokaklar. Tıpkı Anıtkabir’in önünden geçen Akdeniz Caddesi’nin Abdullah Gabdulla Tukay Caddesi yapılması gibi.
GEÇ GELEN KAHVALTI SİZE KEYİF VERECEK
Cadde ve sokak isimlerine takılmayı bir kenara bırakıp kısa bir sosyal yaşam turu yapalım. Pazar günleri, birçok aile için, birlikte vakit geçirmenin, dinlenip, huzur bulmanın adıdır. Haftanın bu son gününde, genellikle geç uyanılır, sabah kahvaltısı öğle yemeği ile birleştirilir; bol gazeteli bir masada, aile arasında keyifli ve uzun sohbetler yaşanır. İngilizcede kahvaltı anlamına gelen “Breakfast” ile öğle yemeği anlamına gelen “Lunch” sözcüklerinin birleşiminden oluşan “Brunch” kelimesi ise Pazar keyfini en iyi anlatan terimdir. Türkçedeki karşılığı “Geç kahvaltı” olan Brunch kelimesinden yola çıkıp, “Geç kalan adalet sıkıntı yaratabilir ama geç gelen kahvaltı size keyif verebilir” diyerek bir yol haritası hazırladım.
Brunch, son zamanlarda Ankara’nın seçkin otel, restoran, pastane, kafe gibi işletmelerinin müşterilerine sunduğu keyifli ve huzur dolu aktivitesi oldu. Pek çok işletme sizler için masayı hazırlıyor, çayı demliyor, müziği seçiyor, gazeteleri sergiliyor ve onlarca çeşit mönüyle damak zevkinizi tatmin ediyor.
BRUNCH KEYFİNİN LEZZET DURAKLARI
Son yıllarda dostlarımla beraber pazar brunchlarını iple çeker olduk. Her seferinde ayrı bir mekana gidip, sunulanları beğeni süzgecimizden geçiriyoruz. Sonuçta kendimize göre bir liste de oluşturduk. Son ayların gözde bölgesi Filistin Caddesi’nden başlayarak da isimlerini vermeye başlayayım. Kuki, Big Chefs, The Hause Cafe gibi işletmeler oldukça güzel kahvaltı keyfi yaşatıyor. Arjantin Caddesi’ndeki Cafemiz ise yıllardır gelenekselleştirdiği Pazar keyfini kesintisiz sürdürüyor. Pancake, poğaça ve çörekleri damaklarda kalıcı bir tat bırakıyor.
Ankara’nın birçok semtine yayılan Liva pastaneleri ise fiyatı az, masadaki ürünü fazla mönüsüyle brunch keyfini en iyi yaşatan işletme. Özellikle Çukurambar’daki mekanı iğne atsan yere düşmeyecek kalabalığa ev sahipliği yapıyor. Tıpkı komşusu Mado ve Eat’n Joy gibi. Ümitköy’deki bir kaç mekan ise Pazar keyfini geleneksel hale getirmiş durumda. Yüzlerce bitkinin yer aldığı bahçesinde hizmet veren Marmelatte, çoluk çocukla gidebileceğiniz güzel bir kafe.
PASTA ÇİKOLATA BAHANE DİĞER MÖNÜ DE ŞAHANE
Park Caddesi girişindeki Leda Pastanesi ile GOP’daki yerinden sonra Ümitköy’de dev bir işletme açan Funda Pastanesi de brunch konusunda dikkat çeken diğer işletmeler. Oran’daki Monec Otel ile Palet Pastanesi de sundukları farklı lezzetlerle Pazar keyfini bir şölene çeviriyorlar. Tıpkı Swis, Sheraton, Hilton, Büyükhanlı Park, Divan, Bilkent ve Rixos otellerinde olduğu gibi. Tabii kaledeki Çengelhan’ı da unutmamak lazım.
Gelelim son zamanlarda kayıtsız kalamayıp, keyifle gittiğim bir mekana. İstanbul’un Tepebaşı Semti’ndeki doğumundan tam 53 yıl sonra Ankara’ya gelen pasta ve çikolatalarıyla ünlü Pelit, bildiğiniz üzere Çukurambar’da da faaliyete geçti. Ambrosia AVM’de açılan Pelit, dev mekanında yemek mönüsü ve uzman olduğu pasta-çikolatalarıyla kafe hizmeti veriyor.
700 kişiye aynı anda hizmet verme kapasitesine sahip mekanın Brunch mönüsü oldukça başarılı. Sunduğu lezzetler oldukça farklı ve güzel. Ayrıca sadece brunch mönüsüyle değil, diğer günler sunduğu kafe mönüsüyle de başarılı bir çizgiyi yakalamışlar. Salataları, et yemekleri, özellikle döner kıvamındaki kebabı çok güzel.
TADINDA ANADOLUNUN LEZZETİNİ TADMADAN UÇMAYIN
Son bir lezzet durağını da TAV Esenboğa Havalimanı’nından vereyim. Genellikle havalimanındaki restoranlar ya ünlü bir markanın şubesidir, ya da standart ürünlerini pahallı fiyata satan vasat işletmelerdir. İşte bu yargıyı tamamen ortadan kaldıran yeni bir konsept restoranı görünce, böylesine bir lezzet durağını sizlerle paylaşmak istedim. Her hangi bir yere uçakla seyahatiniz varsa, birazdan anlatacağım restorana mutlaka uğrayın.
Ankara Esenboğa Havalimanı İç Hatlar gidiş katında, polis kontrolü sonrasında yer alan “Tadında Anadolu” isimli restoran, Anadolu’nun doğal, organik ve en özel lezzetlerini aynı doğallığıyla müşterilerine sunuyor. Şunu da ilave edeyim, Anadolu’nun çeşitli yörelerinin en meşhur ürünlerinin ambalajlı olarak da satıldığı Tadında Anadolu’da self servis anlayışı hakim.
BU LEZZET DURAĞI İÇİN UÇMAKTAN KURTARIN
Anadolu Mutfak Kültürü’nü bu pencereden tanıtmak amacıyla hizmete sokulan restoranı, TAV’ın bir alt markası olan BTA Catering açmış. Bildiğim kadarıyla İstanbul Atatürk Havalimanı, Ankara Esenboğa Havalimanı, Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali, Gürcistan’da Tiflis ve Batum Terminalleri, Tunus’ta Enfidha Havalimanı ve Makedonya’da Üsküp Havalimanı’nda yiyecek ve içecek hizmetlerini BTA üstleniyor. 1999 yılında kurulan BTA, hergün 24 saat boyunca, sayıları 144’e ulaşan cafe, bar, restoran ve büfelerde hizmet veriyor. Niye yalan söyleyeyim, mekanlarında Dünya mutfağından örnekler veren BTA’nın yaptığı en hayırlı iş “Tadında Anadolu” isimli bu restoran olmuş.
BTA, Ankara doğumlu bu markasını kısa zamanda diğer havalimanlarına da yayacakmış. Bu arada şirket yetkililerine bir tavsiyem olacak. Böylesine nitelikli bir restoranı şehir merkezinde de açarlarsa hiç fena olmaz. En azından bizler bu restorana gidişlerimizi uçak seyahatiyle kısıtlı tutmayız.
Paylaş