ŞİMDİ size bir hikaye anlatacağım. Bu hikáyenin gerçekle ilişkisinin olup olmadığını da sizlere bırakıyorum. Patagonya’da iki takım şampiyonluk, 3-4 takım da küme düşmeme mücadelesi veriyorlarmış.
Lider takım, deplasmanda kazanırsa, lig ikincisinin kendi evinde oynadığı maçın hiç önemi kalmayacakmış ve lider takım şampiyon olacakmış.
Ama bu maçtan 1 hafta önce ülkenin başkentinde oynanan maçta, küme düşmeme mücadelesi veren iki takım beraberlik konusunda anlaşmışlar. 1 puan almaları halinde ikisi de kümede kalıyorlarmış. Yani resmen şike yapmışlar.
Ve işin daha da vahim tarafı, bu şikeden ülkenin Futbol Federasyonu Başkanı’nın haberi olmuş. Gecenin bir yarısı sarılmış telefona;
- İkinizi de küme düşürürüm. Derhal bu anlaşmadan vazgeçin.
Bu tehdit üzerine iki takım da şikeden vazgeçmişler elbette.
Nasıl buldunuz? Güzel değil mi...
Ama durun daha bitmedi. "Helal olsun başkana, şikeyi önlemiş" diye düşünmeden hikáyenin sonunu dinleyin.
Bakın Patagonyalılar ne anlatıyorlar;
- Başkanın derdi şikenin önlenmesi değil. Öyle olsa anlaşma yapan o iki takımı küme düşürürdü. Onun amacı, lider takımın, deplasmanda karşılaşacağı rakibinin küme düşme korkusunu son maça kadar yaşaması, böylelikle lider takıma çelme takmasıydı. Böylece hep kavga ettiği lider takım şampiyonluğu kaçıracak, çok sevdiği ikinci takım şampiyon olacaktı. Ve tam da istediği oldu. Bu hikayeyi iyi okuyun ve şöyle umut edin ;
Allah’tan bizim ülkemizde böyle şeyler olmuyor(!)
ULUSOY VE SİYASET
BAŞLIĞA bakıp hemen aklınıza Haluk Ulusoy’un nasıl federasyon başkanı olarak atandığı ve son seçimde nasıl aday olabildiği gelmesin. Kendisini dönemin Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu’nun Spor Bakanlığı’na vekalet ederken nasıl atadığı ya da Sayın Melih Gökçek’in (kendisi de açıkladı) verdiği desteği de söylemeyeceğim. Hatta, "Benim siyasetim iyidir, lehime olursa memnun olurum, aksi halde demokratlığım tutar" anlayışını da eleştirmeyeceğim.
Sadece iki açıklamayı ve bir uygulamayı hatırlatacağım. Son seçimde aday olurken yaptığı basın toplantısı ve hükümet lehine söylediği abartılı dil ve yaklaşım destekleyicilerini bile rahatsız etmemiş miydi?
Hatta Sayın Mehmet Ali Şahin, "Ulusoy kabinenin 23.Bakanı mı olmak istiyor" dememiş miydi? Seçimden sonra Bakan ve Başbakan’dan aldığı randevularda kullandığı dil, üslup ve yaklaşım, buram buram yağcılık kokmuyor muydu?
Hatta iktidarı kızdırmamak uğruna kendisine adaylık sürecini açan başruvuyu yapan CHP grubuna ve kendisine destek veren Anavatan grubuna gitmekten imtina etmedi mi?
LÜTFETMİŞLER...
FUTBOL Federasyonu Yönetim Kurulu perşembe günü bir bildiri yayınladı. Gün sonu medyaya sızdırılan bilgilerin aksine haziran veya temmuz ayında seçim yapılmasına yönelik bir karar ve tavsiye bildiride yeralmadı. Son derece mahcup bir edayla kaleme alınmış ve hukuki bir sonuç doğurmayan bu açıklama ile ilgili yapılan yorumlara şaşırmadım desem yalan olur. Yok tarih tartışmasıymış, yok şah demiş.
Ya bazı meslektaşlarıma giden açıklama ile federasyonun resmi internet sayfasında yer alan açıklama aynı değil, ya da meslektaşlarım, siz öyle açıkladınız ama aslında bunları demek istediniz diyor.
"Haziran ayında yapılacak olağan mali genel kurulda istenildiği taktirde futbolun seçimi dahil her türlü sorunu görüşmeye ve tartışmaya hazırız." Aynen böyle diyor açıklama. Neymiş, seçim bir sorunmuş. Demokrasilerde çözüm olarak görülen seçim, beyler için bir sorun olarak görülüyor. Başka neymiş; kendisini seçen delegasyon isterse her şeyi görüşür ve tartışırmış.
Yok ya tartışma ve görüşme istersen. Delege isteyecek de sen görüşmeyecek ve tartışmayacaksın öyle mi? Hani derler ya adın ne, mülayim hesabı. Lütfetmişler de onu bildiriyorlar.
Canaydın’a sorular...
SPOR servisimiz, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ile ilgili değişik sektörlerin tanınmış isimlerinden sorular alarak bu kulüplerimiz başkanlarına yönlendirmiş ve cevaplarıyla birlikte iki gün boyunca Hürriyet’te yayınlamıştı. Ünlüler, tuttukları takımın başkanına özgürce sorular sormuş ve biraz samimi, biraz da kaçamak diyebileceğimiz cevaplar almıştı.
F.Bahçe Başkanı Sayın Yıldırım’a; Bedri Baykam, Kerem Görsev, Süleyman Orakçıoğlu, Adnan Şenses, Uğur Dündar, Ali Şen, İlhan Şeşen, Ali Yıldırım gibi tanınmış Fenerbahçeliler, Beşiktaş Başkanı Sayın Demirören’e; Emin Çölaşan, Tuncay Özilhan, İhsan Kalkavan, Yalçın Doğan, Ufuk Yıldırım, Seda Sayan, Bingür Sönmez gibi Beşiktaşlılar, soru yöneltmişti.
Sizin de dikkatinizi çekmiştir, G.Saray Başkanı Sayın Canaydın’ın yanıtları yayınlanmadı. Canaydın, ünlü G.Saraylıların sorduğu sorulara bilmediğim bir nedenle cevap vermedi. Biz buna yoğun(!) iş hayatı ve bayram tatili nedeniyle zaman bulamadı diyelim. Ama ekleyelim; basında hep Fenerbahçe’nin daha çok yer aldığını düşünenler bilsin ki, Sayın Canaydın’a bu konu iletildi. Sakın ha, "Neden G.Saraylıların sorularına ve başkanımızın cevaplarına yer verilmedi" diye düşünmesinler.
Sayın başkandan yanıtları alamadık. Ama soruları yayınlamamız da sakınca yok. İşte o sorular;
Ahmet Hakan: G.Saray’ın 100. yılında, F.Bahçe’nin şampiyonluğu karşısında ne hissettiniz?
Niyazi Yelkencioğlu: G.Saray FİFA listesinde 1. sıradan 100. sıralar geriledi. Bununla birlikte yönetim içindeki çekişmeler halkın gözündeki G.Saray imajını da zedeliyor. Sayın Canaydın bunları düzeltmek için ne gibi planlar yapacak? Bu konuda yönetimine inanıyor mu?
Abdürrahim Albayrak: Ali Sami Yen, Olimpiyat Stadı derken Seyrantepe için bir türlü gerekli adım atılmadı. Sayın başkan Seyrantepe projesi ne olacak? Ne zaman ve nasıl hayata geçecek. Bu konuda bize tam olarak bir tarih verebilir mi?
Ali Dürüst: Riva projesinin ne zaman sonuçlanacağını merak ediyorum. Ve Riva’da neler yapılacak. Bu konuda tüm G.Saraylılar merak içinde.
Mehmet Cansun: Sorum kısa.. Sayın Canaydın, bugüne kadar ne yaptınız, bundan sonra neler yapacaksınız?
Faruk Süren: Yönetimin Galatasaraylılar ve kulübe önerdiği hedef ne? G.Saray yönetiminde yeterli vizyon göremiyorum. Bu konuda ne söyleyecekler? Ve ne yapmak istiyorlar?
Kayahan: Sayın başkan bir gün Alaeddin’in sihirli lambasını bulsaydınız, ve 3 dilek dileme hakkınız olsaydı, Türk futbolu, G.Saray ve F.Bahçe için ne dilerdiniz? Bu 3 dileğiniz ne olurdu?
Behzat Uygur: Kendisine, ıssız bir adaya düşseydi, yanında görmek istediği 3 G.Saraylı’yı sormak isterdim. Ya da 3 futbolcuyu?
Kanat Atkaya: Ribery nerede? G.Saray, Ribery’den para kazanabilecek mi? Ribery’nin, G.Saray’dan ayrılmasında ihmali bulunan yönetici eğer sizin şirketinizde çalışsa ve benzer bir ihmalde bulunsa onu çalıştırmaya devam eder miydiniz?
Mehmet Ali Birand: Yeni stadımızda ne zaman maç yapacağız sayın başkan?
Hıncal Uluç: G.Saray’ı, başkanlığı bırakacak kadar seviyor musunuz?
Galip Yorgancıoğlu (Mey İçki): Tekrar ne zaman Avrupa şampiyonu olacağız?"
Helin Avşar: Fenerbahçe’yi kendi sahasında ne zaman yeneceğiz?
2 soru 2 yanıt
HÜRRİYET’in, ünlüler aracılığı ile başkanlara yönelttiği sorular içinde en samimi bulduğum soru, F.Bahçe yöneticisi Ali Yıldırım’ın, ağabeyine yöneltiği soruydu.
- Fenerbahçe başkanlığı çektiğiniz, (aslında çektiğimiz demek istiyor) bunca eziyete değdi mi?
Her ne kadar, başkan bir biçim de bu soruyu cevapladıysa da aslında Ali Bey’in sorusunun içinde cevabı da saklıydı; "Bu başkanlık ’Anamızı Ağlattı’ Çektiğimiz eziyete değmedi. Her gün hırpalandık, düşman ilan edildik. F.Bahçe’ye yaptıklarımız değil, şahsiyetlerimiz ve özel hayatlarımız irdelendi."
İçinde yanıtı da yer alan bir başka güzel soru da, Sayın Tuncay Özilhan tarafından, Yıldırım Demirören’e yöneltilen soruydu.
- Beşiktaş yönetiminin, yönetim felsefesi nedir? Projelerinizi ayrıntılı olarak anlatabilir misiniz?
Başarılı işadamı Sayın Tuncay Özilhan dahi, tuttuğu kulübün yönetim felsefesini anlayamamışsa gerisini düşünün.