TARİH boyunca insanlar ürettikleri malları başka ülkelere satmaya çalışmışlar, ama başka ülkelerden mal almamayı yeğlemişlerdir. İktisat tarihinde bu yaklaşıma ‘merkantilist yaklaşım’ denir. Merkantilizm 18. yüzyılın egemen ekonomi modeliydi.
Ticaret kıymetli madenler karşılığında (çoğunlukla altın) yapıldığından, ihracat yapan ülke kıymetli madenler elde ederken, ithalat yapmayarak kıymetli madenlerin başka ülkelere gitmesi de önlenirdi. Bir anlamda, merkantilist ekonomi modelinde kıymetli maden biriktirmek (bulyonizm) bir amaç halini almıştı.
Herhalde, yerli malları kullan sloganı 1700’lü yıllarda icat edilmişti.
SİYASİ DOĞRU
1800’lü yılların başında, kıymetli maden biriktirme uğruna ihracat yapıp ithalatı engellemenin iktisadi bir tarafı olmadığı İngiliz iktisat düşünürü David Ricardo tarafından ortaya atıldı. Önemli olan yerli malı kullanmak değil, ucuz malı kullanmaktı. Sen başkalarının ürettiği ucuz malları kullanırsan, başkaları da senin ürettiğin ucuz malları kullanırdı. Bir anlamda, ithalat olmadan ihracat da olmazdı. İhracat ve ithalat berberce toplumun refahını azamiye çıkarabilirdi.
Bu bakış açısı iktisat öğretisinin temel taşlarından biri olduğu halde, tarihin hiçbir döneminde siyasetçilerin hoşuna gitmedi. Sağduyu sahibi olduklarını sananların mantığına ters geldi. Çünkü, ihracat istihdam yaratmaktı. İthalat ise yurt içindeki istihdamın önlenip başkalarına istihdam yaratmaktı. Kendi vatandaşlarına istihdam yaratmak varken, başkalarına neden istihdam yaratılıyordu ki?
O nedenle, yerli malı kullanmak tarihin her döneminde vatanseverlik ile eşdeğer tutuldu. Bizler de her yıl yerli malları haftasını kutlayarak büyüdük. Elimizde küçük bir tabak, içinde incir, üzüm ve elma gibi meyveler yerli malı kullanmanın faziletlerini öğrendik. Annelerimiz Sümerbank mağazalarına yerli malları mağazası derlerdi. Öğrendiklerimizin yanlış olduğunu anlamak yıllar aldı.
Bugün dahi, Amerika’da artan dış ticaret açığına çözüm yolu olarak yerli malları kullanılmasını öneren Amerikalı siyasetçiler vardır. Dolayısıyla, yerli malı siyaseti bize özgü bir durum değildir. Siyasetçilerin evrensel doğrularından biridir. Çünkü, anlatması kolaydır. Kulağa hoş gelir. Taraftar toplar. Ama, hiçbir bilimsel tabanı yoktur. İktisatta yerli malları kullanmak değil, ucuz malları kullanmak esastır.
İSTİHDAM SORUNU
Türkiye’de istihdam sorununa çözüm bulmaya yönelik olarak istihdam vergilerini düşürmek zorunludur. Yatırım teşviklerindeistihdamı gözetmek mutlaka teşvik sisteminin amaçlardan biri olmalıdır. Gençlerimize hiçbir işe yaramayan lise ve yüksek okul eğitimi vermeye çalışacağımıza, onları doğru eğitime yönlendirip istihdam edilebilir hale getirmek mutlaka istihdam sorunun çözümü için doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bütün bunların yanında, istihdam sorunun çözümü için birinci sıraya ‘yerli malları kullan’ sloganı ile ortalığa çıkılırsa, daha Türkiye’de istihdam sorununu çözmekten çok uzağız demektir.
Türkiye istihdam sorununu emeğin verimliliğini arttığı ve daha da artacağı bir ortamda çözmek durumundadır. Bunun yolu ‘yerli malları kullan’ sloganı ile ekonomik birimleri yanlış yönlendirmek değil, aksine, daha ucuzu üretmek ve tüketmeye çalışmaktır. Rekabetçi olmayan hiçbir üretim uzun vadede yaşayamaz.