GENELDE, 2005 yılı Türkiye ekonomisi açısından çok iyi bir yıl olmuştur. Mal ve mali piyasalarındaki çalkantılar hem sayıca hem de boyut olarak beklenenden daha az gerçekleşmiştir. Yıl için belirlenen makro ekonomik hedefler büyük ölçüde tutturulmuştur.
İleriye dönük iktisadi beklentiler yılın çok büyük bir bölümünde olumlu kalmıştır. Kamuda mali disiplin sürmüştür. Para politikası enflasyonla mücadeleye odaklanmıştır. Kısacası, IMF ile mutabakata varılan rotada gidilmiştir.
Olumlu beklentiler ve özelleştirmede elde edilen başarılarla, Türkiye’ye uluslararası mali sermaye girişi hızlanmıştır. Tahminlerin ötesinde daha büyük bir cari açık verilmesi mümkün olmuştur. Avrupa Birliği ile müzakere sürecinin başlaması beklentileri daha da olumlu hale sokmuştur.
BÜYÜME
Ekonomik büyüme geçen yıla göre yavaşlasa da, 2005 yılının tümünde yüzde 5’in biraz üzerinde bir büyüme performansının yakalanacağı artık belli olmuştur. Milli gelirimizin dolar bazında 360 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. Kişi başına gelir 5,000 dolar civarında olacaktır.
Geçen yıl sonunda yüzde 9.4 olan enflasyon (tüketici fiyatlarıyla) bu yıl sonunda yüzde 8’in biraz altında kalacaktır. Ama, enflasyonun aynı bazda 2004 yılı ortasında yüzde 7.1 olduğu düşünülürse, enflasyonda bu düzeylerde belli bir katılığın söz konusu olduğu iddia edilebilir. Bu katılık gelecek yıl sorun yaratabilir.
Büyümenin itici gücü, her zaman olduğu gibi, 2005 yılında da yabancı sermaye girişleri olmuştur. Geçmişten farklı olarak, giren sermayenin yüzde 10 kadarı doğrudan yabancı sermaye olurken, borç yaratan yabancı sermaye girişi toplamın yüzde 50’sinde kalmıştır. Giren yabancı sermayenin yüzde 40 kadarı hisse senedi alımları yoluyla gerçekleşmiştir. Son üç yıldır yaşanan gelişmeler Türkiye ekonomisini yabancı yatırımcıların beklentilerine daha fazla endekslemiş bulunmaktadır.
DIŞ TİCARET
Dış ticaret açığının bu yıl 45 milyar doların biraz altında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.Bu rakam geçen yıl sonunda 34.4 milyar dolardı. Dolayısıyla, cari işlemler açığının da 22-23 milyar dolar arasında gerçekleşmesi sürpriz olmayacaktır.
Yılın ilk on ayında Türkiye’ye giren yabancı sermaye 30 milyar dolar olmuştur. Buna rağmen, Türk Lirası yabancı paralara karşı tüketici fiyatları bazında reel olarak ancak yüzde 12 civarında değer kazanmıştır. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri aynı dönemde 36 milyar dolardan 45 milyar dolara çıkmıştır. Yani, Merkez Bankası, enflasyon hedefiyle çelişmeyecek boyutta Türk Lirası’nın daha fazla değerlenmesini durdurmaya çalışmıştır.
Son dört yılda Türkiye ekonomisi toplam olarak reel bazda yüzde 32 büyüdüğü halde, toplam istihdam 2002 yılında ortalama 20.3 milyon kişiyken 2005 yılında 22-23 milyon kişiye yükseldi. Ama, aynı dönemde 15 yaş ve yukarı nüfus ortalama 4.3 milyon arttı. Yeterli istihdam yaratamama, ya da işsizlik Türkiye ekonomisinin önemli sorunlarından biri olmaya devam etmektedir.
2005 yılında özelleştirme ivme kazanmıştır. Ama, kamu harcamalarını kontrol altına alacak yapısal reformlar ihmal edilmiştir.
Pazar günü maliye ve para politikalarıyla devam edeceğim.