EKONOMİK yaşamda "bedava" diye bir şey yoktur. Bedava gibi görünen her şeyin ardında mutlaka bir fiyat vardır. Yalnızca ödeyenler farklıdır.
Türkiye ekonomisinde son yaşanan çalkantıların da mutlaka bir maliyeti olacaktır. Maliyetin asgariye indirilmesi ekonomi politikalarının tek amacı olmalıdır. Buna yönelik olarak da üzerinde durulması gereken iki konu enflasyonun kontrolü ve döviz kurlarındaki istikrardır.
Bu amaç yönünde hareket edilirken, işleri zorlaştıracak yapı değişiklikleri ve bugünlerden kalan tortuların engellemeleri söz konusu olabilecektir.
GELİRLER POLİTİKASI
Ekonomik birimlerin fiyatlandırmaları geriye dönük gerçekleşmelere göre değil, ileriye dönük hedeflere ve olumlu beklentilere göre oluşmaya başlamıştı. Ekonomik birimler geçmiş enflasyondan kaynaklanan kayıpların telafi edilmesine değil, gelecekte beklenen enflasyonun yaratacağı kayıpların telafisine odaklanmaya başlamışlardı. Şimdi, durum değişti. Çünkü, geçmişteki beklentiler ve şimdiki gerçekleşmeler birbirlerinden kopma noktasına geldiler.
2006 yılında enflasyonun yüzde 5 civarında olacağı varsayımı ile ücret ayarlamaları bu çerçevede düşünülüp artık ücret ayarlamaları altı aylık değil, bir yıllık olmaya doğru ilerliyordu. Enflasyon hedeflemesinin daha ilk yılında bu kontrat bozuldu. Yılın ilk beş ayında tüm yıl için hedeflenen kayıp neredeyse gerçekleşmiş oldu.
Doğal olarak, ileriye dönük enflasyon hedeflemesine göre geçmişte yapılan ücret ayarlamaları şimdiden yetersiz kaldı. Daha da vahimi, ücret ayarlamaları yılda bir yapılamaya başlamışken yeniden altı aylık ücret ayarlamaları talepleri artacaktır. İleriye dönük olarak reel ücretler azalsa dahi, nominal ücretlerdeki artış bir başka düzeye taşınacaktır. Bu olgu hem enflasyonu hem de enflasyondaki katılığı artırıcı bir rol oynayacaktır. Bu değişme çok önemli bir kayıptır.
Bir başka ifadeyle, istikrar politikalarının önemli bir bacağı olan "gelirler politikası" şimdilik bir sakatlanma riski içindedir.
PARA POLİTİKASI
"Bu yıl geçmiştir, 2007 yılı enflasyonuna odaklanmalıdır" görüşü bir yere kadar doğrudur. Ama, 2006 yılında son aylarda gözlenen eğilimlerin değiştirilememesi durumunda, 2007 enflasyon hedefini tutturabilmek de çok ciddi risk altında olacaktır.
Bu nedenle para politikası bugünden inandırıcı bir tutum almak zorundadır. Para politikası, tavrı kesin, beklentileri makul, açıklamaları inandırıcı ve yeniden söyledikleri gerçekleşen bir konuma gelmelidir.
Aksi taktirde, ilerideki dönemlerdeki ücret artışı talepleri inandırıcı olamayan enflasyon hedefinden kabul edilemeyecek boyutlarda sapabilecektir. İnandırıcı olmanın yolu Merkez Bankası’nın para politikasında alacağı tutum ve tutumun kararlılıkla ekonomik birimler ile paylaşılmasıdır. Bu yaklaşım Merkez Bankası’nın piyasaların beklentileri doğrultusunda karar alması olarak anlaşılmamalıdır.
Bu dönemde "fırsatçılık" olarak tanımlanabilecek ve fiyat istikrarını tehdit eden girişimler olabilecektir. Fiyat istikrarına odaklanmış ekonomi politikalarının görevi "fırsat" olarak nitelendirilebilecek ekonomik şartları "risk" haline sokmak olmalıdır. Yani, uygulama öne çıkmaktadır.
İşler bir süre sonra iyiye de gitse, toplum olarak bir maliyet yüklenmek zorundayız. En azından, fiyat istikrarını oluşturmak ilk tahminlerden daha uzun bir zaman alacaktır. Çünkü, olumsuz dinamikler devreye girmiştir.