Bir ülkede vergi, devletin halka hizmet sunabilmesi ve toplumun kesimleri arasında gelir aktarımı yapabilmesi için gerekli kaynakları sağlanmasının bir mekanizmasıdır.
Demokratik ülkelerde vergi koyma, vergiyi artırma ve vergiyi azaltma ya da kaldırma yetkisi yalnızca Meclis’e aittir. Meclis bu yetkisini hiçbir organ ile paylaşmaz ya da bu yetkisini devretmez. Türkiye’de de verginin türü Meclis tarafından belirlenir, ama çoğu vergi oranlarının belli sınırlar içinde ne olacağının yetkisi Bakanlar Kurulu’na bırakılır.
Verginin bir amacı devlete harcamaları için gelir sağlamaktır. Ama tek amaç bu değildir. Oluşturulan vergi sisteminin ekonomik faaliyetleri en az düzeyde çarpıtmasına çalışılır. Bu anlamda, vergi gelirleri daha çok doğrudan vergiler (gelir ve kurumlar vergisi gibi) yoluyla sağlanmaya çalışılır. Dolaylı vergiler (KDV ve ÖTV gibi), ekonomik faaliyetleri çarpıttığından, en azda tutulmaya çalışılır.
ÖZENDİRME
Türkiye gibi vergi toplamakta zorlanan ülkelerde ise, gelir sağlamak neredeyse tek ve en önemli amaç haline geldiğinden, toplam devlet gelirleri içinde dolaylı vergilerin ağırlığı çok fazladır. Dolayısıyla, vergi yapısı ekonomik faaliyetleri çarpıtan en önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. Çünkü, amaç, vergilerin yarattığı çarpıklıkları asgaride tutmaktan çıkıp vergi gelirlerini azamide tutmaya yönelmiştir. Dolaylı vergileri toplamak devlet için daha kolay olmaktadır.
Vergi sisteminin bir başka amacı ileride daha büyük vergi matrahı yaratacak faaliyetlerin özendirilmesidir. Örneğin, yatırım teşviklerinin mantığı bu ilke üzerine oturtulur. Yatırım teşvikleri yoluyla, devlet belli bir süre belli bir sektördeki işletmelerden vergi almayarak ya da daha az vergi alarak ileride bu işletmelerin çok daha yüksek vergi matrahı yaratmalarını teşvik eder. Devletin bugün feragat ettiği vergi geliri yarın çok daha büyük miktarlarda devlete geri döner.
Aynı mantık yalnızca sanayi yatırımları için değil, insana yapılan yatırımlar için de geçerlidir. İnsanların eğitim düzeyi arttıkça gelirlerinin yükseldiği evrensel bir gerçektir. Dolayısıyla, devletin vatandaşlarının daha çok eğitim almasını teşvik etmesi ileride bu insanlardan alacağı gelir vergisinin artması anlamına gelir. O halde, devlet, aynı yatırım teşviklerinde olduğu gibi, eğitim aşamasındaki vergilerden feragat etmesi ve bu yolla çocukların eğitim alma düzeyinin yükselmesini teşvik etmesi ilerideki vergi gelirlerini artırıcı bir etkendir.
İNSANA YATIRIM
Türkiye gibi ülkelerde işin bu yanına bakılmaz. Eğitim ücretlerinden alınan KDV yüzde 8’dir. Öğrencilere okul bünyesi dışından sağlanan yemeğin KDV’si yüzde 18’dir.
Okul kendi cebinden belli bir oranın üzerinde öğrencilerine mali yardım vermeye kalkarsa, almadığı okul ücretinin KDV’sini vermek zorundadır. Eğitimin finansmanı amacıyla banka kredisi kullananların ödediği faizlerden devlet, aynı tüccarın aldığı kredilerin faizleri üzerinden aldığı gibi, vergi almaktadır.
Kısacası, insana yapılan yatırımın devlet katında bir başka alanda yapılan yatırımlardan hiçbir farkı yoktur.
Mali yardım verme okullar tarafından istismar edilir ya da eğitim kredisi adı altında başka amaçlarla kredi alınır korkusuyla devlet insana yapılan yatırımı teneke fabrikası yatırımı kadar dahi teşvik etmemektedir.
Vergi sisteminin amaçlanan doğrultuda işlev görmesini sağlayan mekanizma denetimdir. Denetimi kolaylaştıran ve etkinleştiren mekanizmalar oluşturulmalıdır. "Denetim olsa da, istismar edilir" yaklaşımı ile insana yapılan yatırımların devlet tarafından özendirilmemesi hem toplum için hem de ilerideki devlet gelirleri açısından çok büyük bir kayıptır.