GEÇEN haftaki bir yazımda Türkiye’deki gelir dağılımı verilerinin kısa bir özetini vermiştim. Kısaca, kentlerdeki hane halkı harcanabilir kişisel gelirlerle kırsal bölgelerde yaşayanların gelirleri arasındaki farkın son yıllarda açılmakta olduğunu vurgulamıştım. Kaldığım yerden devam ediyorum.
Gelir dağılımı çalışmaları harcanabilir kişisel gelir verileri kullanılarak yapılır. Hane halkları en üst gelirden en alt gelire doğru sıralanır. En üst gelirli hane halklarının yüzde 20’sinin toplam harcanabilir kişisel gelirlerden aldığı pay hesaplanır. İkinci en yüksek gelirli yüzde 20 için aynı veriler toplanır. Sonunda, en düşük gelirli yüzde 20’lik hane halklarına kadar inilir.
DEVLETİN ROLÜ
Kişisel kullanılabilir gelir hane halklarının diledikleri gibi harcayabilecekleri ya da tasarruf edebilecekleri gelirdir. Bu gelirler her türlü vergiler ödendikten ve devletten alınan transfer ödemeleri (emekli maaşı gibi) eklendikten sonra elde aklan gelirlerdir. Makro ekonomik anlamda bir başka gelir tanımı yurt içindeki üretimden elde edilen katma değerlerin toplamıdır. Bu tanıma Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) denir. GSYİH’dan doğrudan (gelir ve kurumlar vergisi gibi) ve dolaylı (katma değer ve özel tüketim vergileri gibi) vergilerle amortismanların çıkarılması ve devletin verdiği sübvansiyonların ve diğer gelir transferlerin eklenmesiyle kişisel harcanabilir gelire ulaşılır.
Türkiye’de bu iki gelir tanımı arasındaki fark çok büyüktür. Örneğin, 2002-2004 döneminde, harcanabilir kişisel gelirler GSYİH’nın ortalama yüzde 51’i olmuştur. Diğer ülkelerde bu fark bu denli büyük değildir. Örneğin, Amerika’da harcanabilir kişisel gelirlerle GSYİH arasındaki oran aynı dönemde yüzde 74 civarında gerçekleşmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’deki vergi sisteminin gelir dağılımı üzerindeki etkisinin önemi daha da önemli olmaktadır. Toplam amortismanların bu denli büyük olması söz konusu olmadığına göre, ülkede elde edilen gelirlerin önemli bir bölümü hane halklarında kalmamakta, devlet el koymaktadır.
DÜZELME
Tablo’da harcanabilir kişisel gelirlerin gelir gruplarına göre hane halkı bazında yıllık reel artışları verilmektedir. 1994-2002 yılları arasındaki dönemde harcanabilir kişisel gelirler yıllık bazda reel olarak azalmıştır. Azalış tüm gelir gruplarında yaşanmıştır. Halbuki, aynı dönemde milli gelir reel anlamda yılda ortalama yüzde 3 büyürken, kişi başına gelir dolar bazında 2184 dolardan 2584 dolara yükselmiş görünmektedir. Refahın ölçülmesi açısından harcanabilir kişisel gelir düzeyi daha önemli olmaktadır.
2003 yılında,bir önceki yıla göre, en düşük gelirli hane halklarının yüzde 60’ının reel kullanılabilir kişisel geliri Artarken, en zengin hane halklarının reel gelirleri düşmüştür. 2004 yılında ise, tüm gelir gruplarındaki hane halklarının reel kullanılabilir kişisel gelirleri artmıştır. En zengin yüzde 20’deki artış en düşüktür.
Bu gelişmeler gelir dağılımında az da olsa bir düzelmeye olanak tanımaktadır.