Üretimde yapısal değişim (2)

ENFLASYON ekonomide hantallık yaratıyor. İktisadi kararların alternatif maliyetleri saklanabiliyor. Bir anlamda, enflasyonist ortamda pislikler halının altında saklanabiliyor.

Yanlış fiyatlama yapmanın maliyeti artan fiyatlarla gizlenebiliyor. Stok tutmanın karlı olabileceği bir ortam yaratabiliyor. Kısacası, enflasyon kıt kaynakların en verimli şekilde istihdamını çarpıtabiliyor.

Fiyat artışlarının düşük olduğu ortamlarda ise yanlış iktisadi kararların maliyeti anında cebe yansıyor. Stok tutup fiyatların artarak stok maliyetinin üzerinde para kazanmak zorlaşıyor. Yanlış fiyatlandırma üreticileri piyasadan atabiliyor. Maliyetlerini kontrol edemeyenler doğru fiyatlandırma yapamıyorlar.

Doğru fiyatlandırma, maliyetleri veri kabul eden fiyatlandırma değildir. Doğru fiyatlandırma, piyasada alıcı bulabilecek fiyatlandırmayı kárlı kılacak maliyetlerle çalışmak demektir. Yani, artık verimlilik ön plandadır. Bu yaklaşım göreli olarak Türkiye için yeni bir olgudur.

ENERJİ

2001 yılında yaşanan krizden bu yana iki önemli olgu bir arada yaşanmaya başladı. Tüketici daha seçici olmaya başladı. Tüketicilerin yeni davranışı karşısında, üreticiler maliyetlere daha dikkat ermek zorunda kaldı. Fiyat artırma olanağı azaldıkça (ücret artışları da dahil) hem üretici hem de tüketici iktisadi hantallığı üzerilerinden atmak zorunda kaldılar.

Rakamlar da bunu kanıtlıyor. 2002 yılında bu yana milli gelirimiz yüzde 25’in üzerinde arttı. Aylık bazda hesaplanan endekse göre, aynı bazda, ortalama imalat sanayi üretimi yüzde 36’nın üzerinde arttı. Aynı dönemde, elektrik üretimindeki artış yüzde 26 oldu.

Enerji tüketimindeki artış daha da düşük oldu. Anketler yoluyla Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yaptığı çalışmalara göre, 2001 yılından bu yana toplam enerji tüketimi yüzde 18 arttı. Enflasyon ortamında bu ilişkiler tam tersiydi. Kısacası, artık üreticiler çok ciddi boyutlarda enerji tasarrufu yapıyorlar. Demek ki, bu tasarrufu yapabilecek olanaklar varmış.

EMEK

Emek istihdamında da benzer bir gelişme söz konusudur
. 2002 yılından bu yana toplam istihdam 20.3 milyon kişiden 21.5 milyon kişiye (2005 yılı ocak-mayıs ortalaması) çıkmıştır. Yani, emek istihdamındaki artış yalnızca yüzde 6.1 olmuştur. Emek istihdamındaki tasarruf enerji tasarrufundan çok daha büyük olmuştur. Buna karşılık 2002 yılından bu yana 15 yaş üstü nüfus yüzde 8.3 artmıştır. İşsizlik oranının göreli olarak sabit kalması işgücüne katılma oranındaki değişme ve gizli işsizliktir.

Önümüzdeki dönemde de emek istihdamı Türkiye ekonomisinin önemli sorunlarının başında gelecektir. Sorunla mücadelenin önemli bir boyutu emek piyasasına esneklik kazandırmaktır. Bütün dünya emek piyasasına esneklik kazandırma yolunda adımlar atmaya çalışırken, biz tam tersini yaptık.

Yeni dönemde üretim yapısındaki değişme sosyal içerikli yasal düzenlemelere bakış açımızı yeniden gözden geçirmeye zorlayacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları