HER ülkede merkez bankaları farklı hareket edebiliyor. Belki, hepsinin amaçları arasında fiyat istikrarı var. Ama farklı ülkelerde, farklı merkez bankaları fıyat istikrarı hedefine farklı ağırlıklar veriyor.
"Para politikası, çok teknik bir iş olması yanında aynı zamanda sanattır da" denir. Hedef aynı olsa dahi, işin sanat tarafı farklı ülkelerde farklı olabiliyor. Merkez bankalarının üzerindeki çeşitli kesimlerden gelen baskılar farklı olabiliyor. Her şeyden önemlisi, belki merkez bankaları tarafından denegeler farklı okunabiliyor.
AMERİKA VE AVRUPA
Amerikan Merkez Bankası’nı (FED) ele alalım. Hedefleri arasında hem fiyat isitkrarını korumak hem de ekonomik büyümeyi gözetmek var. Geçen yılın eylül ayına kadar ekonomiyi biraz yavaşlatıp enflasyon baskısını hafifletmek için faizleri indiriyordu. Ekonomik yavaşlamanın tahminlerinde ötesinde olabileceği kaygısına kapılınca FED faizleri aceleyle yeniden düşürmeye başladı.
FED’in tepkisi biraz panik havasını aldı. Piyasaların bir anlamda esiri oldu. Bu arada fiyat istikrarı en azından kısa dönem için unutulmuş gibi görünüyor. Tüketici fiyatları enflasyonu yıllık yüzde 4’ün üzerine geldi. Son yayınlanan milli gelir hesaplarında gayrisafi yurtiçi hasıla deflatörü (milli gelir içine giren ürünlerin ağırlıklı ortalama fiyatındaki artış) üçüncü çeyrekte yıllık yüzde 1.3 kadarken dördüncü çeyrekte yüzde 2.9’a fırladı. Üretici fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 6’nın üzerinde. Ama, FED’in bu gelişmelere baktığını iddia etmek çok zor. FED şimdi ekonomik büyümeye odaklanmış durumda.
Alman Merkez Bankası (Bundesbank) ekolünden esinlenerek kurulan Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) temel misyonu Euro Bölgesi’nde fiyat istikrarını korumak. AMB da enflasyon baskılarının arttığı gerekçesiyle kısa vadeli faizleri arttırmaya başlamıştı. FED rota değiştirince genel kanı AMB’nın da rota değiştireceği idi. Geçen yılın eylül ayı öncesinde dolar ve Euro faizleri arasında doların lehine 125 puanalık fark varken şimdi Euro lehine 100 puanlık bir fark var.
Euro dolara karşı değer kazanıyor. Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkeler Euro’nun değer kazanması üzerine acıklı çığlıklar atıyorlar. AMB uyguladıkları para politikasının temel amacının fiyat isatikrarını korumak ve bu yöndeki enflasyon beklentilerini şekillendirmek olduğunu iddia ederek çığlıklara pek kulak asmıyor. Euro Bölegesinde de enflasyon artma eğiliminde. AMB kurulduğundan bu yana ilk kez enflasyon yıllık yüzde 3.2’ye geldi. Daha öce AMB’nın rota değiştireceğini düşünenler şimdi AMB’nin faizleri bu hafta da düşürmeyebileceğini konuşuyor.
TÜRKİYE
T.C. Merkez Bankası’nın da temel hedefi fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek. Diğerlerinden farklı olarak, bizim Merkez Bankası’nın açık bir enflasyon hedefi var. Hedef yıl sonu enflasyonu üzerinde konsa da, Merkez Bankası bunu orta dönemli hedef olarak yorumlamak istiyor.
Merkez Bankası geçen yılın eylül ayında bu yılın sonu için enflasyon tahminlerinin yüzde 4.1 olduğunu açıklamıştı. Hatta, bu yıl sonunda enflasyonun hedefin dahi altında kalabileceği olasılığından söz ederek eylül ayında kısa vadeli faizleri indirmeye başladı. Her toplantı da kısa vadeli faizler indi. Hedef yüzde 4 olduğu halde, geçen yıl sonu enflasyonu yüzde 8.4 olmuştu.
Son yapılan açıklamaya göre, Merkez Bankası bu yıl sonu için yaptığı enflasyon tahminini yüzde 5.5’e çekti. Tahmin aralığının alt sınırı dahi hedeflenen yüzde 4’ün üzerinde. Belli ki, geçen eylül ayında yapılan tahminler geçerliliğini yitirmiş. Bir anlamda, geriye doğru bakıldığında, Merkez Bankası kısa vadeli faizleri bu denli indirdiği için, hedef göz önüne alındığında, yanlış yapmış dahi denebilir.
İşte üç farklı merkez bankası, üç farklı yaklaşım. Ama, hepsinin bir bahanesi var.