UluslararasI kriterlere göre, Türkiye’nin kredi değerliliği henüz "yatırım yapılabilir" düzeye gelmedi. Gözetim ve denetim altında yatırım yapan birçok fon için yatırım yapılabilir kredi notu düzeyi BBB olarak kabul edilmektedir.
1990’lı yıların başında Türkiye tarihinde ilk kez kredi derecelendirmesine tabi tutulduğunda aldığı not BBB idi. 1994 Krizi’nin az öncesinden başlayarak kredi notumuzu B’ye kadar düşürmeyi başardık. Bunca uğraştan sonra, kredi notumuz şimdi ancak BB’ye gelebildi. Bu durumda bir gariplik var
GELİŞMELER
Tablo’da 1991-93 yılları arasında bazı göstergelerin yıllık ortalamalarıyla aynı göstergelerin 2004-2006 yılları arasındaki ortalamaları veriliyor. Cari işlemler açığı ile toplam dış borçların milli gelire oranları hariç, iki dönem arasında tüm göstergelerde küçümsenmeyecek iyileşmeler olmuş.
Örneğin, BBB notu aldığımız dönemde ortalama yıllık yüzde 69 olan yıllık enflasyon son üç yılda ortalama yıllık yüzde 9’a düşmüş. Ekonomik büyüme aynı dönemlerde yüzde 4.9’dan yüzde 7.8’e çıkmış. Dolar bazında milli gelir iki katından fazla artmış. Derecelendirme kuruluşlarının çok dikkat ettikleri kamu sektörü borçlanma gereği BBB notu aldığımızda milli gelirin yüzde 11’indeyken son üç yıl ortalaması olarak neredeyse sıfıra düşmüş. Hatta, 2006 yılında kamu borçlanma gereği eksi olmuş.Yani, kamu sektörünün borçlanma değil, tasarruf fazlası söz konusu olmuş.
Cari işlemler açığının milli gelire oranı bu dönemlerde yüzde 1.5’den yüzde 6.7’ye çıkmış. Ama, döviz rezervlerinin ithalatı karşılama oranı da neredeyse ikiye katlanmış. Kısa vadeli borçların döviz rezervlerine oranı üçte bire düşmüş. Toplam dış borçların milli gelire oranı artmış.
NEDENLER
2004-2006 yılı arasındaki ortalama değerler 1991-93 yılları arasında geçerli olmuş olsaydı, Türkiye’nin kredi notu BBB değil, A ya da yukarı olurdu. O halde, şimdi Türkiye kredi notunu artırmakta neden zorluk çekiyor?
İki önemli neden sıralayabiliriz. Birincisi, 1990 sonrası yaşanan küresel krizler derecelendirme kuruluşlarını çok daha tutucu yaptı. Asya ve Rusya krizleri derecelendirme kuruluşlarının itibarını sarstı. Şimdi, onlar da yoğurdu üfleyerek yiyorlar.
İkinci ve belki daha önemli bir neden kendimizden kaynaklanıyor. Belki 1990’lı yılların başında hak ettiğimizden daha yüksek bir not almışken, bunun ciddiyetini kavrayamadık. Kendi kendimize 1994 Krizi’ni çıkardık. Derecelendirme kuruluşlarının itimadını kaybettik.
Ardından, 2001 Krizi Türkiye’nin artık krizler ülkesi olabileceği izlenimini güçlendirdi. Bir anlamda, derecelendirme kuruluşları Türkiye konusunda kendilerinin aldatıldığını düşünüyorlar. Türkiye konusunda, derecelendirme kuruluşları, önden koşan değil, arkadan takip eden rolünü üstlenmeyi daha tercih eder oldular.
Bu verilerle Rusya’nın "yatırım yapılabilir" düzeyde olup Türkiye’nin hala BB notunda kalmasına inandırıcı bir açıklama getirmek kolay değildir.