Türkiye ekonomisindeki ilginç eğilimler (1)

ÇEŞİTLİ makro ekonomik ilişkilerde zaman içinde farklılıklar yaşanmaktadır. Bir anlamda, ekonominin genel yapısı ve üretim yapısı değişmektedir.

İleriye dönük beklentileri oluşturmak ve tahmin yapabilmek için değişen makro ekonomik ilişkileri iyi yorumlayabilmek gerekmektedir.

Bazı verilerdeki eğilimlere aylık bazda değil de, daha uzun dönemli bakmak eğilimlerdeki değişiklikleri çok daha çarpıcı yapabilmektedir. Ekonomi yeni denge arayışına girerken bazı yapısal eğilimleri irdelemekte fayda var.

DIŞ DENGE VE BÜYÜME

Son yıllarda en önemli yapısal değişikliklerden biri ithalat ile büyüme arasındaki ilişkide yaşanmıştır
. Ekonomik büyümenin ithalat artışı gerektirdiği artık iyi bilinmektedir. Ama, 2002 yılından bu yana, aynı ekonomik büyüme için daha fazla ara malları ithalatı gereksinimi doğmuştur. Son dönemlerde ara malları ithalatı toplam ithalatın yüzde 70’inden fazladır./images/100/0x0/55eab950f018fbb8f892a228

Grafikte her üç ay itibariyle yıllık bazda 1987 fiyatlarıyla toplam gayri safi milli hasıla verileri ile yine her üç ay itibariyle yıllık bazda ham petrol ithalatı hariç toplam ara malları ithalatı verilmektedir. 2002 yılına kadar her bir milyar dolarlık ham petrol dışı ara malları ithalatı 1987 fiyatlarıyla 4 trilyon TL’lik milli gelir yaratırdı.

Bu ilişki 2002’den sonra hızla değişti. Aynı ithalat daha az milli gelir üretmeye başladı. Tersinden bakarsak, aynı milli geliri üretmek için daha fazla petrol dışı ara malları ithal etmek durumunda kaldık.

Son bir yıldır bu ilişki yeniden belli bir göreli istikrara kavuştu. İstikrara kavuşulan düzey, her bir milyar dolarlık ham petrol dışı ara malları ithalatı artık ancak 1987 fiyatlarıyla 1.98 trilyon TL değerinde milli gelir üretmesidir.

Bunun anlamı milli gelir büyümesindeki düşüşler artık eskisi kadar ara malları ithalat talebini azaltmayacaktır. Bu ilişki değişmediği varsayımı altında, ilerideki dönemde ekonomik büyümenin yavaşlamasının dış denge üzerine olumlu etkisi eskisine göre daha az olacaktır.

2002 yılından bu yana üretimde gerçekten önemli verimlilik artışları yaşandı. Verimlilik artışının bir bölümü içeride üretilen ara mallar yerine üretimde ithal ara mallarının kullanılması yoluyla gerçekleştirildi. Döviz kurlarındaki istikrarın getirdiği rekabet baskısı ile bir ölçüde bu yolla mücadele edildi.

Böyle bir yapı döviz kurlarının artmasıyla ithal ara mallarının yurt içinde YTL cinsinden daha pahalı hale gelmesi hem kurlardan enflasyona geçişi hızlandıran bir etkendir, hem de üretimde "arz yönlü şok" olgusunun daha sert gerçekleşmesine neden olabilecek bir oluşumdur.

Yani, döviz kurlarının artması bir yandan enflasyonu daha fazla olumsuz etkileyecektir. Diğer yandan, ithalat kısılması gerektiği durumda, ekonomik büyümeden daha fazla fedakarlık edilmesi gereği doğacaktır.

ELEKTRİK VE BÜYÜME

İlginç olan bir diğer ilişki enerji üretimi ile imalat sanayi üretimi arasındaki ilişkidir
. Grafikte on iki aylık ortalama değişmeler verilmektedir. 2002 yılından sonra imalat sanayi üretimi artışları enerji üretimi artışlarının oldukça üzerinde gelişti.

Bu dönemde milli gelir büyümesi çoğunlukla sanayi sektöründen geliyordu. Elektrik kaçaklarına rağmen, enerji üretimindeki artışlar daha makuldü.

2005 yılının ortasından itibaren elektrik üretimindeki artışlar imalat sanayi üretimindeki artışları yeniden geçti. Bu gelişme de ekonomik büyümenin daha çok imalat sanayi dışındaki sektörlerden geldiğine işaret ediyor. Elektrik kaçaklarında bir artış olabileceği olasılığını da küçümsememek gerekir.

Yarın ithalat ve ihracatın yapısı ve bunlar arasındaki ilşkiyle devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları