Türkiye’de gelir dağılımı

EKONOMİ politikalarının temel amacı ülkenin ekonomik refahını artırmaktır. Milli gelirin düzeyi ekonomik refah düzeyinin önemli göstergelerinden biridir. Ama, tek ölçüt değildir. Ülkede sağlanan milli gelirin dağılımı da genel refah düzeyini belirleyen önemli unsurlardan biridir.

2002 yılından bu yana yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) düzenli olarak Türkiye’de gelir dağılımı istatistikleri yayınlamaya başlamıştır. Düzenli istatistikler yayınlanmazdan önceki çalışma 1994 yılı için yapılmıştı.

KENT-KIR FARKI

TÜİK
verilerine göre, bir ölçüte göre, Türkiye’de gelir dağılımı 1994 yılından bu yana istikrarlı bir biçimde düzelme eğilimindedir. Farklı gelir düzeyindeki hane halklarının toplam gelirden aldıklara payı esas alan ve Gini katsayısı denen bir ölçüte göre, Gini katsayısı 1994 yılında 0.49 iken, 2002 yılında 0.44 olmuş, 2004 yılında da 0.4’a gelmiştir. Yani, Türkiye’de gelir dağılımında bir düzelme söz konusudur.

Bu ölçüte göre, sıfır katsayısı mutlak gelir adaletini (gelir düzeyine göre her yüzde 20’lik hane halkı grubu toplam gelirden eşit pay almaktadır), bir kat sayısı ise mutlak gelir adaletsizliğini (en yüksek gelirli yüzde 20’lik hane halkı gelirin tümünü almaktadır) göstermektedir.

Gelir dağılımına ve gelir düzeyine kentlerde ve kırda yaşayan hane halkları bazında bakmak ilginç olmaktadır. Çünkü, Türkiye gibi ülkelerde kır/kent ayırımı önemli farklar gösterebilmektedir.

Gelir düzeyi olarak bakıldığında, kentte yaşayan hane halkları kırda yaşayan hane halklarına göre tüm gelir düzeylerinde ciddi boyutlarda daha fazla gelir elde etmektedirler. Örneğin, en düşük gelirli toplamın yüzde 20’si hane halkları sınıflamasında, 2004 yılında kenttekiler kırda yaşayanlara göre yüzde 54 daha fazla kullanılabilir kişisel gelir elde etmektedirler. Bu oran 1994 yılında yüzde 48 iken 2002 yılında yüzde 44’e, 2003 yılında yüzde 35’e gerilemiş, ama 2004 yılında yeniden artmıştır.

En yüksek gelirli toplamın yüzde 20’si hane halklarında ve genelde diğer gelir gruplarında da benzer bir eğilim gözlenmektedir. En yüksek gelir grubunda kentlerde yaşayan hane halkları kırda yaşayanlara göre, 1994 yılında yüzde 107 kadar daha fazla kullanılabilir kişisel gelir elde ederken, bu oran 2002’de yüzde 44’e düşmüş, 2003 yılında yüzde 48’e ve 2004 yılında yüzde 59’a tırmanmıştır.

GELİR DÜZEYİ

Gelir düzeyi açısından bakıldığında, 2003 ve 2004 yıllarında kentlerde yaşayan hane halkları kullanılabilir kişisel gelirlerinin kırda yaşayan hane halklarına göre daha hızlı arttığı görülmektedir. Her yüzde 20’lik farklı gelir düzeylerinde bu olgu geçerlidir. Örneğin, 2003 ve 2004 yıllarında, en fakir yüzde 20 hane halkının kullanılabilir kişisel gelirleri kentlerde yüzde 36 ve yüzde 27 düzeyinde artarken, en fakir kırda yaşayan yüzde 20 hane halkının gelirleri aynı dönemde yüzde 15 ve yüzde 8 artmış görünmektedir.

Bu eğilimlerin hane halklarının kent/kır tercihlerini yakından ilgilendirmesi doğaldır.
Yazarın Tüm Yazıları