EKONOMİK büyümenin bir başka açıdan irdelenmesi harcamalar yoluyla yapılabilir. Yurt içi üretimin harcamalar açısından dağılımı, toplam tüketim ve yatırım harcamalarıyla (ithalat malları dahil) stok değişimi ve ihracat ile ithalat arasındaki fark şeklindedir.
İthalat malları tüketimi (yatırım malları ithalatı) artmadan toplam tüketim (toplam yatırım) harcamalarının artması yurt içinde üretilen tüketim (yatırım) mallarına talep artışı anlamına gelir. Türkiye ekonomisinde harcamaların önemli bir bölümü özel kesim tarafından yapılır.
Özel kesimin yatırım ve tüketim harcamaları toplamı gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 80’ininden fazladır. 1980’li yıllarda özel kesimin tüketim ve yatırım harcamaları GSYİH’nın yüzde 83’ü kadarken, bu oran 1990’lı yıllarda yüzde 90’a yaklaşmış, 2000’li yıllarda yeniden yüzde 83 civarına gelmiştir.
2000’li yılları daha önceki dönemlerden ayıran önemli bir özellik stok biriktirmeye yönelik harcamaların artmış olmasıdır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda 0 ile yüzde yarım civarında olan stok değişmesi 2000’li yıllarda GSYİH’nın yüzde 5’ine yaklaşmıştır.
ÖZEL KESİM
İhracata dayalı büyüme terimi Türkiye’de çok konuşulmaktadır. Ama, net dış talebin yurt içi üretime destek vermesi kamuoyunda büyütüldüğü boyutlarda hiçbir zaman olmamıştır. Net dış ticaretin yurt içi üretime katkısı eksidir. 2000’li yıllarda net dış ticaretin yurt içi üretimdeki değişmeler üzerindeki eksi katkısı hafiflemiş görünmektedir. Ekonomik büyümeye de net dış ticaretin katkısı hiçbir zaman sanıldığı kadar büyük olmamıştır.
Ekonominin itici gücü özel kesim harcamalarıdır. GSYİH’daki değişimlerin giderek daha önemli bir kısmı özel kesimin yatırım ve tüketim harcamalarındaki değişmeden kaynaklanmaya başlamıştır. Örneğin, 1980’li yıllarda GSYİH’daki değişimlerin yüzde 79’u özel kesim harcamalarındaki (stok değişmeleri dahil) değişmelerden kaynaklanırken, bu oran 1990’lı yıllarda yüzde 83, 2000’li yıllarda yüzde 109 olmuştur. Kamu sektörünün harcamalarındaki değişmelerin GSMH’nın değişmesi üzerindeki etkisi ise giderek zayıflamaktadır. O halde, ekonomik büyüme için özel kesimin harcamalarının büyümesi gerektiği açıktır. Bu konuya yarın geri döneceğim.
ŞARTLARIN ELVERMESİ
İhracata dayalı bir büyüme olmayıp, ya kamu ya da özel kesim harcamalarının artması yoluyla gerçekleşen ekonomik büyüme Türkiye ekonomisinde önemli bir ikilem yaratmaktadır. Ekonomik büyüme iç talep artışıyla olmaktadır.
Kamu sektörünün harcamalarının artışı yoluyla sağlanan büyüme enflasyonist olurken, özel kesim harcamalarındaki artışla sağlanan ekonomik büyüme dış açığa dayanmaktadır. Ekonomik büyüme üzerindeki en büyük kısıt da bu ikilemden doğmaktadır.
Fiyat istikrarı içinde sürdürülebilir büyümenin ne denli yüksek olacağı bu açıdan büyük ölçüde Türkiye ekonomisinin yurt dışından sürdürülebilir bir biçimde bulabileceği yabancı kaynakların miktarıyla ilgili olmaktadır. 2000’li yıllarda, küresel sermaye akımlarındaki hacimdeki artışlarla beraber, Türkiye’nin de yurt dışı kaynak bulabilme olanakları eskiye göre olağanüstü boyutlarda artmıştır. Milli gelirimizin yüzde 9’una varan cari işlemler açığı verebilmemizin arkasında da bu gerçek vardır.
Küresel sermaye akımlarındaki olumlu ortamın ne kadar süreceği ise önemli bir bilinmeyendir. Dolayısıyla, bugünkü yüksek büyüme performansına, sürdürülebilir büyüme oranının arttığı şeklinde değil de, şartların elverdiği yüksek büyüme olarak bakmak daha yerinde olacaktır.