NEDENİ ne olursa olsun, kamuoyu beklentilerine ya da gözlemlerine ters gelen verilerin açıklanması verileri açıklayan kurumun itibarını sorgulatır. Uzun süredir Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) bu süreci yaşıyor.
TUİK’in itibarının zedelenmesi yalnızca TUİK’ ilgilendiren bir konu değil, hükümeti de, TUİK’in verilerini baz alıp ekonomi politikalarını oluşturan Merkez Bankası gibi kurumları da, verilerden yola çıkıp strateji tespit eden tüm ekonomik bürümleri çok yakından ilgilendirir. TUİK’in bir devlet kuruluşu olması itibar zedelenmesinin faturasını hükümetlere çıkarır. Dolayısıyla TUİK çok nazik bir konumdadır. TUİK ne hükümetlere yük olmalıdır ne de hükümetlerin memuru durumuna düşmelidir.
TUİK’in itibarı yalnızca kurumun yaptığı işler nedeniyle değil, kuruma veri sağlayan birimlerce de risk altında olabilir. Ama, fatura hep TUİK’e ve hükümetlere çıkacaktır. Masum yanlışlar, şaşırtıcı veriler, beklenmeyen güncellemeler, teknik nedenleri olsa da, hep hükümetlerin gerçeği çarpıtmaları olarak algılanacaktır.
MİLLİ GELİR
Bütün bunların üstesinden gelmenin tek yolu istatistik toplama, derleme ve yayınlama aşamalarında şeffaflığı artırmaktır. Örneğin, sabit telefon ücret ayarlamalarının enflasyon üzerine olası etkilerinin kamuoyunda hararetle tartışıldığında, TUİK neredeydi?
TUİK Başkanı’na göre, ücreti düşen telefon görüşmeleri de fiyat endeksinin içindeydi, ama fiyatları değişmediği için bir etkisi yoktu. Yapılan, iletişim alt sektöründe ağırlıkların 2006 yılı rakamlarıyla güncellenmesinden başka bir şey değildi. Merkez Bankası eski ağırlıklarla hesaplarını yapmıştı. Madem öyleydi de, TUİK kamuoyu önünde Merkez Bankası’nın yanlış ve yanıltıcı izlenimler bırakmasına neden izin verdi? Amiyane bir yaklaşımla, çocuk 3 nisan günü fiyat endekslerinin yayınlanmasıyla doğdu, ama annenin hamileliğini gören bilen yok gibi bir durum oldu. Doğal olarak, anneden şüphelenildi.
TUİK kamuoyuna ekonomik istatistikleri yayınlamak yanında, bazı önemli gelişmeler konusunda kamuoyunu hazırlamakla da görevlidir. Örneğin, yakın bir gelecekte yeni milli gelir serisi yayınlanacaktır. Yeni seri geçen yılın başında yayınlanmaya başlanacaktı. Anlaşılan, teknik nedenlerle geç kalındı. Türkiye’nin milli geliri belki yüzde 10, belki yüzde 20, belki de yüzde 40 artmış görünecek. Kamuoyu rakamların düzmece olduğunu, siyasi nedenlerle rakamların TUİK eliyle şişirildiğini tartışacak. Böyle bir ortam yaratılmadan, TUİK kamuoyuna doyurucu bilgilileri rakamlar açıklanmadan önce sunabilmelidir. Kamuoyunu çeşitli açılardan yeni milli gelir serisinin ayrıntılarına hazırlanmalıdır.
NÜFUS
İlk kez modern bir yöntemle nüfus istatistikleri üretilmeye başlandı. Daha çok kamu kaynağı çekebilmek için yerel yönetimlerin nüfusu şişirmeleri olanağı ortadan kalktı ya da çok azaldı. İstatistikler yayınlandığında, Türkiye’nin nüfusunun düştüğünü dahi görebiliriz. Böyle olursa, yüksek nüfusumuzla övünen bir ülke olarak TUİK’in doğruyu söyleyip söylemediği yeniden tartışılacaktır. Kişi başına milli gelir zıplayacağından, yayınlanan istatistiklerin siyasi kaygılarla şişirildiği izlenimi doğacaktır. Çalışmalar ne denli bilimsel olursa olsun, siyasi otoritenin de güvenilirliği sarsılacaktır.
İtibarı kaybetmek hem kolaydır hem de çabuk gerçekleşir. İtibarı yeniden kazanmak çok zor ve uzun zaman alan bir süreçtir. TUİK son dönemde tokuş aşağı gitmiştir. Bu eğilimi tersine çevirip itibar kazanması için TUİK’in çok çalışması gerekmektedir.