Tasarruf yapanları hor görmeyelim

YENİ bir modaya kendimizi kaptırdık. Ekonomideki yapısal değişikliği reel faizlerin düşmesi ve tasarruf eden kesimin zarar görmesi olarak anlıyoruz.

Bunu anlatmak için de güzel cümleler buluyoruz. Örneğin,

‘‘Artık bankacılık sektörü gerçek işine dönüp reel sektöre kredi verecek,’’

‘‘Paradan para kazanma devri bitiyor,’’

‘‘Üretimden para kazanmanın zamanı başlıyor’’

gibi çok da ne anlama geldiği belli olmayan şeyler söyleyerek istikrarı yakalamak üzere olduğumuzu sanıyoruz. Ekonomi biliminin gerçekleri ise farklı mesajlar veriyor.

DOĞRULAR

‘‘Paradan para kazanılmayan bir dönemde ekonomideki hiçbir faaliyetten devamlı para kazanmak mümkün değildir.’’

‘‘Bankacılık paradan para kazanma işidir. Bankacılığın kár edememesi ekonomideki hastalıkların en kötüsüdür.’’

‘‘Tasarruf tüketimin ertelenmesidir. Tüketimin ertelenmesi için ileride daha çok tüketim yapabilme imkánının yaratılması şarttır.’’

‘‘Paradan para kazanılmayan dönemlerde mali tasarruflar reel olarak büyümez, hatta küçülür. Tasarrufun olmadığı yerde yatırım ve üretim olmaz.’’

‘‘Özel kesim tasarrufları bir ekonominin en önemli kaynağıdır. Bu kaynak kuruduğunda, ya vergi artışları yoluyla zorunlu tasarruf yapmak gerekir, ya da elalemden borçlanmak durumunda kalırsınız.’’

‘‘Tasarrufçuyu küstürmek ekonominin kaynaklarını kurutmaktır. Ekonomi politikalarının amacı, ekonomideki üretim faaliyetlerinden elde edilen kazancın mali tasarruflardan elde edilen kazançtan daha yüksek olmasını sağlayacak ortamı yaratmaktır.’’

DOĞRU OLMAYANLAR

Kamu kesiminin borçlanma ihtiyacı arttıkça reel faizler yükseldi. Reel faizler yükseldikçe yaratılan mali tasarrufların üreten sektörlerde kullandırılması yerine Hazine'ye borç olarak verilmesi daha kárlı hale geldi. Tasarrufların üretime değil de, devlet harcamalarının finansmanına gitmesi doğal olarak herkesi rahatsız etti.

Bu durumdan devlet de rahatsız. Çünkü, devlet vergiler yoluyla maliyetsiz yaratacağı mali kaynakları borçlanarak yaratmaya çalıştı. Yani, işin kolayına kaçtı. Zaman geçtikçe, aldığı borçların maliyeti tüm diğer harcamalarından daha büyük hale geldi. Bu durum sanki devletten geçinen bir tasarrufçu kesimin doğduğu izlenimini verdi. Şimdi, herkes bu kesime düşman. Sanki, tasarruf edenler devleti soydu!

Bu, çok yanlış bir bakış açısı. Aksine, tasarrufçu kesim, tüketimlerini erteleyerek ekonomide daha fazla kaynak yarattılar. Devletin borçlanabilmesine olanak tanıdılar. Günahkár devletti. Devlet, borçlandığı paraları ‘‘har vurup harman savurdu’’. Bir alternatif olarak, devletin bu kesimi vergilendirmesi de çok olanaklı değildi. Devlet, bazı kesimlerden vergi almamayı tercih ederek tasarrufçu kesimden borçlandığı paralarla ayakta durdu. Yani, geniş anlamda, tasarrufçu kesim başka, vergi vermeyen kesim başkaydı.

Şimdi, bu durumun değişeceğini umuyoruz. Durum değişse de, bu ekonomide paradan para kazanılacaktır. Başka bir yol yoktur. O nedenle, tasarruf yapanları hor görmeyelim. Onlar küserse, vay halimize!
Yazarın Tüm Yazıları