PETROL ithal eden gelişmekte olan piyasalar diğerlerine göre daha iyi konumdalar. Ama, kısa dönemde onlar da bazı riskler altında. Risklerin en büyüğü de uluslararası sermaye akımlarının bundan sonra alacağı yöndür.
Mali piyasaların bir günü diğerine benzemez. Ruh değişikliği genellikle elde edilen kárlarla, alternatif yatırım alanların çekiciliği ile ve ileriye dönük beklenen temel dengeler konusundaki piyasa bilgileriyle çok yakından ilgilidir.
Bazı dönemlerde, ‘kötü haber’ mali piyasaları hiç ilgilendirmez. Onlar ‘iyi haber’ satın alma dönemindedirler. Başka zamanlarda piyasaları alt-üst edebilecek gelişmeler dahi bu dönemde tek gözle izlenir.
Bazı dönemlerde ise, mali piyasalar şişmiştir. ‘Kötü haber’ dönemine girilir. Ne olursa olsun, ‘iyi haber’ fazla bir ilgi görmez, çok kötü dahi olmayan haberler sanki kötüymüş gibi piyasaları çalkandırır. Çünkü, geçmişte elde edilen karları koruma kaygısı söz konusudur.
Genelde gelişmekte olan piyasalara, özelde ise Türkiye’ye yönelik olarak mali piyasaların ‘kötü haber’ bekleme dönemine girmek üzere olduğu yönünde işaretler var.
GÖRELİ ÇEKİCİLİK
Uluslararası mali sermaye son üç yıldır gelişmekte olan piyasalardan küçümsenmeyecek kárlar yaptı. Bu süre içinde, Rusya toparlandı. AB’nin yeni üyelerinin üyelik süreci tamamlandı. Türkiye ve Brezilya istikrar programlarına olabildiğince sadık kaldılar. Çin ekonomisi bölgesine itici güç verdi. Asya ekonomilerinde büyüme hızlandı.
Gelinen nokta, geçmişte yapılan kárların üzerine oturma zamanıdır. Artık, en ufak bir olumsuzluk dahi uluslararası mali sermayeyi ürkütebilecektir. Öyle de olmaktadır.
Örneğin, Brezilya’da epeydir bilinen siyasi belirsizlik şimdi çok büyütülmüştür. Bu hava yalnızca Brezilya’yı değil, tüm gelişmekte olan piyasaları ilgilendirmeye başlamıştır.
Petrol fiyatlarının yükselmesi gelişmekte olan piyasalarda büyüme konusunda ileriye dönük beklentileri biraz bozdu. Ama, finans piyasaları bunu şimdi büyütmeye başladı.
Uluslararası mali sermayenin şimdi daha az riskli, getirisi yükselen alternatifleri de doğdu. Geçmişte Amerika’da faizler yüzde 1 iken şimdi yüzde 4’lere ilerliyor. LİBOR zaten yüzde 4’ün üzerine çıkmış durumda, yüzde 5’e koşuyor. Kısacası, gelişmekte olan piyasalardaki yatırımları azaltmanın göreli gelir kaybı azaldı.
EV ÖDEVLERİ
Böyle bir ortamda Türkiye çok dikkatli olmak zorundadır. IMF ile yapılan standby düzenlemesinin ilk gözden geçirmesinin üç ay önce tamamlanmamış olması uluslararası mali sermayeyi o zaman ürkütmemiş olabilir. Ama, şimdi bir başka döneme giriliyor. Değil gözden geçirmenin ertelenmesi, gözden geçirme sürecinde bazı pürüzlerin varlığı haberine dahi mali piyasalar çok farklı tepkiler verebilir.
AB ile olan ilişkilerin pürüzlü olacağı artık sürpriz olmaktan çıktı. Ama, pürüzlerin tek tek ortaya çıkması mali piyasaları eskisine göre çok daha fazla olumsuz etkileyebilecektir. Bütün bunların üzerine, ‘erken seçim’ gibi iç siyasete yönelik dedikoduların yaygınlaşması da piyasaların asabını bozacak nitelikte olacaktır.
Böyle bir ortamla mücadelenin tek yolu ev ödevlerini eksiksiz yapmaktır. Gündemdeki yapısal reformların üzerine yatmak değil, hedefimiz, yapısal reformları programlanan tarihten önce bitirmek olmalıdır. Ancak bu şekilde mali piyasaların çalkantı yaratmak için aradığı bahaneleri ortadan kaldırabiliriz.
Aksi taktirde, mali piyasalar bahane arama dönemine girmektedirler. Sonbahar ayları bahaneler arttıkça artan dalgalanmalara sahne olabilecektir.