SEÇİMLER yaklaşırken, toplum kesimlerinin hepsi doğal olarak farklı beklentiler içinde. Hiçbir kesim hayatından memnun değil. Bu da çok doğal.
İktisadi hedefler daima birbirleriyle çelişkilidir. Hedeflerin tümüne ulaşıp herkesi memnun etmek mümkün değildir. Zaten, "iktisat" denen bir bilimin ortaya çıkması da bu gerçekten kaynaklanmıştır.
Bir ekonomide kaynaklar kısıtlı, ekonomik birimlerin kısıtlı kaynakları kullanarak tatmin etmek istedikleri arzular sonsuzdur. İktisat bilimi, kısıtlı kaynakların, tümünün karşılanması olanaksız olan talepleri karşılamaya yönelik olarak optimum dağılımını bulmaya çalışır. Uygulamacılara bu alanda yön gösterir.
TOPLUM KESİMLERİ
Geniş toplum kesim kesimlerinin genel arzularını sıralayalım:
Çalışanlar: Ücretleri düşüktür. Hayat pahalıdır. Tatilleri kısadır. Sosyal güvenlik şemsiyesinin ya içinde değillerdir ya da sosyal güvenlik sisteminin yeteri kadar yardım etmediğinden şikayetçilerdir. Haklıdırlar.
İşverenler: Vergiler yüksektir. İşçi çalıştırmak pahalıdır. Faizler çok yüksektir. Finansman darboğazı içindedirler. Ürettikleri mallara yeterli talep bulmakta zorlanmaktadırlar. Yurtdışından gelen rekabet ile başa çıkamamaktadırlar. Vergi kaçırmasalar, ayakta duracak halleri yoktur. Haklıdırlar.
Çiftçiler: Gübre, mazot pahalıdır ve pahalılaşmaya devam etmektedir. Ama ürünleri para etmemektedir. Genelde hayat pahalıdır. Kredi bulma olanakları kısıtlıdır. Çiftçilik artık tüm aileyi geçindirememektedir. Şehirde iş yoktur. Haklıdırlar.
Esnaf: Kredi bulmakta zorlanmaktadırlar. Piyasa durgundur. Daha doğrusu, piyasada para yoktur. Zaten, hayat pahalıdır. Bir de üzerine devlet vergi almaya çalışmaktadır. Yakında kepenk kapatacaklardır. Ekonomik büyüme falan yoktur. Haklıdırlar.
İhracatçı: Kurlar düşmekte ve ihracat yapmakta zorlanmaktadırlar. İşçi maliyeti artmakta, üretimde kullandıkları enerjiyi dünyanın iki katına almaktalar ve fiyatlarını artıramamaktadırlar. Bir de başlarına Çin’den gelen rekabet çıktı. Karın dokluğuna ihracat yapmaktadırlar. Herhalde, onlarda haklılar.
Memur: Geçinmekte zorlanmaktadırlar. Maaşları düşüktür. Hayat pahalıdır. Devlet altı ayda bir komik maaş zamları vermektedir. Haklıdırlar.
Emekli: Aldıkları emekli maaşı ile insanca yaşamaları mümkün değildir. Hayat her gün daha pahalı olmakta, ama onların maaşları komik miktarlarda artmaktadır. Bunca yıl devlete verdikleri primlerin karşılığını alamamaktadırlar. Haklıdırlar.
İşsizler: Aylardır, hatta yıllardır iş baktıkları halde, kendilerine uygun bir iş bulamamışlardır. Büyükleri, akrabaları olmasa sokakta kalacaklardı. Devlet iş bulmalarına yardımcı olmamaktadır. Ekonomik büyüme dedikleri şey palavradır. Haklıdırlar.
SİYASETÇİ TEPKİSİ
Seçim dönemlerinde siyasetçiler bu şikayetlere muhatap oluyorlar. Tek tek dinlediklerinde, hepsini haklı görüyorlar. Doğal olarak her kesimin ağzına bir parmak bal çalmak durumunda kalıyorlar. Ama onlar da tahmin ediyorlar (bazıları biliyorlar da) ki, tüm bu kesimlerin arzularının tümünü yerine getirmeleri mümkün değil.
Mümkün olmayanı mümkün kılmak için siyasetçiler, seçim meydanlarında aldıkları gazla olmayan kaynağı, gerçekten kaynakmış gibi görmeye başlıyorlar. Birdenbire daha büyük bütçe açığını gerçek bir kaynakmış gibi düşünmeye başlıyorlar. Birazcık enflasyonun o denli sorun olmayacağına kendi kendilerine ikna oluyorlar. Asıl iktisadi sorun da burada başlıyor.