SON haftalarda finans piyasalarında yaşananlar ekonomik birimlerin sinirlerini bozdu. Kur nereye gider sorusu daha sık sorulmaya başlandı.
Piyasaları ilgilendiren her haber gereğinden fazla dikkate alınıyor. Herkes, her an, bulunduğu pozisyonu sorgular hale geldi. Hem mali hem de reel sektörde genel bir tedirginlik hakim.
Döviz kurlarının yükselmesi beklentilerin aksine ihracatçıları da pek memnun etmedi. Onlar da hazırlıksız yakalandıklarını düşünüyorlar. Daha önce haberleri olsaydı, biraz ithal malı girdiler stok edeceklerdi. İhracatçılarımız kurların haberli ve azar azar artmasını istiyorlar. Galiba, son yaşananlar onlara da fazla geldi.
BİR ATIMLIK BARUT
Yaşanan tedirginlikler içinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ortalığa döküldü. Merkez Bankası’nın oynamak istemediği rolü oynamaya soyundu. Elindeki dövizleri piyasa şartları içinde, ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda ve diğer kurumlarla işbirliği içinde satabileceklerini açıkladı. Yani, TMSF "büyüklerim talimat verirse, her an dövize müdahale edebilirim" diyor.
Bir ilke olarak, kamu kurumlarının bankası Merkez Bankası’dır. Kamu kurumlarının parası Merkez Bankası’na yatar. Kamu kurumlarının ihtiyacı olabileceği bankacılık işlemleri Merkez Bankası’nca sağlanır. Kamu kurumları şube bazında Merkez Bankası’nın veremeyeceği bankacılık hizmetlerini başka bankalardan alırlar.
Kamu kurumları büyük hacimli iş yapan kurumlardır. Büyük hacimlerle piyasaya girdiklerinde fiyatları gereksiz ve bir defalık oynatabilme olanakları olduğundan, bu çeşit kurumların Merkez Bankası ile bankacılık işi yapmasıyla finans piyasalarının gereksiz dalgalanmaları önlenmiş olur. Dünyanın bir çok ülkesinde de bu böyledir.
TMSF döviz satma ihtiyacında ise Merkez Bankası’na dövizlerini satmalıdır. Aksi taktirde, zaten Merkez Bankası’na tuttuğu dövizleri piyasaya satarak Merkez Bankası rolü oynayacaktır. Sonuçta, piyasaya satılan Merkez Bankası rezervleridir. Ama, talimat başka yerden gelmektedir. Bu yanlıştır.
TMSF’nin paraları bir ticari bankada tutuluyorsa, bu kez döviz mevduatını kaybeden banka piyasayı bir başka şekilde hareketlendirecektir. Bunu önleyebilmek için kamu kurumlarının paraları Merkez Bankası’nda tutulur.
TMSF’nin döviz satması yoluyla döviz piyasası durulacaksa, Merkez Bankası neden müdahale etmiyor? sorusu yanıtsız kalmaktadır. Merkez Bankası’nın başka nedenlerle eli kolu bağlı ise, TMSF’ye Merkez Bankası rolü oynatarak ekonomide "para politikası otoritesi" sorgulanır hale gelmiyor mu? Galiba, kafalarımız biraz karışık.
TMSF’nin dövize müdahalesi için bir atımlık barutu vardır. Elindeki üç-beş milyar dolar döviz bozdurulduktan sonra ne olacaktır? Döviz piyasasının üç-beş milyar dolar satarak durulacağı mı hesaplanmaktadır? Bu çeşit haberlerle döviz piyasasında gereksiz dalgalanmalar yaratılmaktadır. Çelişkiler yaşanmaktadır. Haberin zararı faydasından fazla olmaktadır. Merkez Bankası ve otoritesi küçültülmektedir.
TEK OTORİTE
Türkiye yıllarca birden fazla para otoritesi kullanma yoluyla ekonomi politikalarını yönetmeye çalıştı. Makro sorunlara mikro çözümler arandı. Bazen Hazine Merkez Bankası rolünü üstlendi. Bazen, Özelleştirme İdaresi bu rolü oynamaktan hoşlandı. Kimi zaman BDDK’nın bu rolü üstlenmesi arzu ediliyor. Bir kurumun yapması gerekeni başka kurumlar üzerinden yapmaya çalışma stratejisi hiçbir zaman çalışmadı. Çalışsaydı, zaten Türkiye ekonomisi çok farklı yerlerde olurdu.
Sinirlerimiz bozuldukça, çözüm arayışlarımız kafalarımızın karıştığını daha fazla ortaya çıkarıyor.