MİLLİ gelir istatistiklerinde kullanılan üç aylık sanayi üretimi verilerine göre, sanayi üretimi bu yılın ilk üç ayında yüzde 3.5, ikinci üç ayında yüzde 9.4 arttı.
Bu yılın ilk yarısında, geçen yılın aynı dönemine göre, ortalama sanayi üretimi büyümesi yüzde 6.6 oldu.
2001 Krizi’nden 2004 yılına kadar ekonomik büyümenin motoru sanayi sektörüydü. Geçen yıldan başlayarak bu yılın ilk çeyreğine kadar ekonomik büyümenin motoru başta inşaat sektörü olmak üzere hizmetler sektörü oldu. Bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren sanayi, sektörü üretiminde çok belirgin bir artış eğilimi başladı.
Mayıs ve haziran aylarında yaşanan piyasalardaki dalgalanmalardan sanayi sektörü üretiminin etkilendiğini iddia etmek için elimizde bir delil yoktur. Aksine, sanayi sektörü üretimi nisan-haziran döneminde yüzde 9.4 artarak dikkat çekici bir hızlanma eğilimine girmiştir. Belki, bu dönemde piyasalarda dalgalanma yaşanmasaydı sanayi üretimindeki büyüme çok daha yüksek olabilirdi.
UYUM GÜÇLÜĞÜ
Sanayi sektörü 2002 yılında yüzde 9.4, 2003 yılında yüzde 7.8, 2004 yılında yüzde 9.4, 2005 yılında yüzde 6.5 ve bu yılın ilk altı ayında ortalama yüzde 6.6 büyümüştür. Buna karşılık, İstanbul ve diğer illerdeki sanayi sektörünün toplulaştırılmış bilançolarına ve gelir-gider hesaplarına bakıldığında, sanayi sektöründeki firmaların durumlarının bazı alanlarda giderek bozulduğu izlenimi alınmaktadır.
Merkez Bankası’nın toplulaştırılmış sektör bilançoları çalışması da küçük ölçekli firmaların finansman yapılarının giderek bozulduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla, milli gelir istatistiklerinden alınan bilgilerle toplulaştırılmış şirket bilançolarından alınan bilgiler bir anlamda çelişki içindedirler.
Söz konusu çelişki milli gelir istatistiklerinin tam olarak doğruyu yansıtmayabileceği izlenimini yaygınlaştırmaktadır. Milli gelir istatistikleri gibi istatistikler tahmine dayanır. Dolayısıyla, belli bir hata içermeleri normaldir. Ama, bu hata çok büyük olamaz. Çünkü, çok büyük hatalar, başka makro ekonomik verilerle çelişki yaratacağından, göreli olarak kolaylıkla anlaşılabilir. Örneğin, yüksek bir ekonomik büyüme döneminde ithalatın artmaması gibi bir durum ya ekonomik büyüme rakamlarında ya da ithalat istatistiklerinde önemli bir hata yapıldığı yönünde bir ipucu verir.
Toplulaştırılmış şirket bilançolarıyla milli gelir istatistikleri arasındaki görünürdeki çelişkinin, milli gelir istatistiklerinde yapılabilecek büyük hatalardan çok, şirket bilançolarının gerçeği yansıtmamasından kaynaklanabileceği olasılığı çok daha fazladır. Kısacası, sanayi sektörü üretimi büyüdükçe, şirketlerin şikayetleri artmaktadır gibi bir izlenim verilmektedir. Bunu da yüksek enflasyondan fiyat istikrarına giden yoldaki uyum sürecinde şirketlerin kaçınılmaz olarak yaşadıkları güçlüklerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Şirket bilançoları doğruyu yansıtmaktan uzaklaşmaktadır.
HASSAS DENGELER
Ekonomik büyüme tek başına elbette sevindirici bir gelişmedir. Ama, fiyat istikrarı içinde ekonomik dengelerin sürdürülebilmesi açısından büyümenin hızlanması önemli bir tehdit unsurudur. İthalat verilerinden de anlaşıldığı kadarıyla, iç talep büyümesinde dikkati çeken ve dengeleri değiştirebilecek bir daralma yaşanmamış görünmektedir. Dolayısıyla, dış ticaret ve cari işlemler açıklarının artarak devam etmesi söz konusudur.
Giderek yükselen özel kesim tasarruf açıkları Türkiye ekonomisini dış şoklara karşı çok hassas hale getirmektedir. Ekonomik büyümenin bu denli yüksek olması bu hassasiyeti daha da artırmaktadır. Ekonominin şoklara karşı daha dayanaklı hale geldiğini iddia etmek bu anlamda çok gerçekçi değildir.