SON günlerde ekonomi üzerine yapılan tartışmalar hep aynı reçeteye bağlanıyor: Faizler inmeli. Faizleri indirmekte cimri davranan Merkez Bankası yanlış yapıyor! Faizleri indirmek gerçekten aspirin gibi her derde deva bir çözüm mü?
Ekonomi politikaları içinde en kolay iş faizleri indirmektir. Finans piyasası bu denli küçük bir ülkede faizlerin inmesi, herkesi memnun eder gibi görünür. Ekonomide çözüm bu denli kolaysa, çözümmüş gibi görünen politikalar aslında çözüm değil, sorun yaratırlar. Tartışmalar, galiba, neyin sorun olup neyin sorun olmadığı konusunda çıkıyor.
SENARYOLAR
Merkez Bankası faizleri yüksek tutunca, yabancı yatırımcılar ülkeye hücum ediyorlar. Döviz bollaşıyor. Kurlar düşüyor. Merkez Bankası döviz alımları yoluyla döviz rezervlerini artırıyor. Ama, sanayi çöküyor. Rekabet gücümüzü kaybediyoruz. İşsizlik sorunu ağırlaşıyor. Kısacası, Merkez Bankası’nın yüksek faiz politikası yoluyla döviz rezervleri biriktirmesinin altından kalkılamayacak bir sosyal maliyeti ortaya çıkıyor. Bunca sosyal maliyeti yüklendikten sonra 50 milyar doları aşmış döviz rezervlerinin bize ne faydası var ki? Ülke kaynaklarını yurt dışına transfer ediyoruz!
Görüşlerden biri bu şekilde özetlenebilir. İlk bakışta çok da mantıklı. Faizler inse, yabancı yatırımcılar için Türkiye pazarının çekiciliği azalacak. Döviz bolluğu sona erecek. Kurlar şimdiki gibi düşmeyecek, hatta biraz artacak. İhracatçı rahatlayacak. Sanayici çok daha rahat yatırım yapabilecek. İstihdam artacak. Her şey güzel olacak!
Bir de madalyonun bir diğer yüzü var. Hikaye burada bitmiyor. Devamı da var. Faizler düşünce zaten artan iç talep daha da artacak. İthalat artışı hızlanacak. İç piyasanın canlanmasıyla ihracat için yapılan üretimin bir kısmı iç piyasada satılacak. Döviz kurları düşmediği, hatta arttığı halde, ihracat artmayacak. Cari işlemler açığı daha da hızlı artacak. Yabancı yatırımcılar için Türkiye cazip olmadığından döviz bolluğu bitip döviz açığı ortaya çıkacak. Kurlar yükselmeye başlayacak. Maliyetler artma eğilimine girecek.
Canlı iç talep ve artan maliyetlerle fiyatlar artma eğilimine girecek. Enflasyon tırmanacak. Enflasyon hedefini ıskalayan Merkez Bankası’nın itibarı zedeleneceğinden, döviz kurlarındaki artış eğiliminin hızlanacağı beklentisi yayılacak. Dövize yatırım yapmak yine cazip olacak. Bu beklenti döviz kurlarının daha da hızlı artmasına neden olacak. Yabancı yatırımcılar daha önce yaptıkları geri götürme telaşına girecekler.
Artan döviz kurları ve hızlanan enflasyon hem maliyetleri artıracak hem de iç talebi kısıcı bir rol oynayacak. Kısa vadeli Merkez Bankası faizleri düşük olacak, ama kredi faizleri ve Hazine’nin borçlanma faizleri artarak yeni rekorlar kıracak. Yani, Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri arzulanan yere indirmesinin diğer faizler üzerinde hiçbir etkisi kalmayacak.
MALİYET
Senaryo daha da vahimleştirilebilir. Bu senaryonun anlatmak istediği dört dörtlük bir ekonomik kriz çıkarmadan Türkiye’nin enflasyon hedefinden taviz vermesinin mümkün olmadığıdır. Bu nedenle Merkez Bankası faiz indirimlerinde son derece dikkatli ve tutucu olmak zorundadır. Faizlerin arzulanan düzeylere inmesi ancak maliye politikalarıyla tamamlandığı zaman mümkün olabilecektir.
Bu politikanın sosyal bir maliyeti varsa, bu maliyet fiyat istikrarını yakalayıp sürdürebilmenin maliyetidir. Döviz rezervlerinin artması, verimlilik artışları ve sanayinin yapısının değişmesi bunun yan ürünleridir.
Çözümü faizlerin paldır küldür inmesinde arayıp başka hiçbir şey önermeyen reçeteler krize davetiye çıkarırlar.