GEÇTİĞİMİZ hafta "rüşvet yasaktır, ama bahşiş kabul edilebilir" gibi görüşler basında çıktı. Tapu dairelerinde memurlara açıktan verilen paralar "rüşvet" değil, "bahşiş" kapsamında değerlendirildi.
Bu yaklaşımda şaşılacak bir taraf yok. Lokantada garsona verilen bahşişle bir kamu hizmeti alırken ya da tapu dairesindeki memurlara verilen para aynı kefeye konduğunda, bizlere özgü bir kavram yaratmış oluyoruz.
Aslında, "bahşiş, rüşvetin kıyafet değiştirmiş halidir." Doğu toplumları işi kılıfına uydurmak için rüşvete bahşiş demektedirler.
KAMUDA BAHŞİŞ!
Lokantada garsona verilen bahşiş çok farklı bir kavramdır. Müşterilerin daha iyi servis alabilmeleri için işletmeci tarafından yaratılmış bir ödül sistemidir. Batıda garsonlara verilen bahşişin vergi mevzuatında dahi yeri vardır. Çoğu ülkede garsonlar asgari ücretle çalışırlar. Asgari ücret vergiden muaf dahi olsa, kazandıkları bahşişe karşılık olarak götürü bir vergiye muhatap olurlar. Vergi mevzuatına konu olmayan her türlü gelir bu anlamda "rüşvet" kapsamına girer.
Rüşvet bir rant geliridir. Otoritenin gelişi güzel kullanılmasına yol açan fiyat mekanizmasının bir parçasıdır. Otoriteyi amaçları dışında kullanmak anlamına gelir. Doğu toplumlarında, rüşvet uygulaması yaygınlaştırılarak "bahşiş" adı altında, herhangi bir rant söz konusu olmadığı halde, bazı devlet görevlilerine ek gelir sağlanması söz konusu olmaktadır. Doğal olarak, kamuda bahşişin de yeri yoktur.
Bir gayrimenkulun el değiştirmesi konusunda, alıcı ve satıcı arasında anlaşmaya varıldığında, tapu dairesinin herhangi bir otorite kullanması söz konusu değildir. Tapu dairesi alım-satım işlemini kayda geçirmekle sorumludur. Bahşişlik bir konu yoktur. Ama, işlerin hızlanması için işlemin rüşvetlik (bahşişlik) bir yanı olabilir.
Gümrüklerde ithal edilen malın ülkeye sokulması aşamasında da "bahşiş" söz konusu olabilmektedir. Her şey mevzuata uygun olduğu takdirde, bu işlemin de bahşişlik bir tarafı yoktur. Ama, farklı açılardan rüşvetlik (bahşişlik) bir yan bulunabilir.
NEYİ TARTIŞIYORUZ?
Adına ne dersek diyelim, rüşvet de, bahşiş de rekabeti yaralayan unsurlardır. Yatırım ortamını bozan, iş yapmayı pahalılaştıran, kayıt dışılığı özendiren mekanizmalardır. Rüşvet ya da bahşiş, verenin de, alanın da devlette beyan edemeyeceği gelirlerdendir. Devlete beyan edilemeyen her türlü gelir ya da gider en geniş anlamıyla "kara para" sınıfına girer. Daha dar anlamda, bunlar kayıt dışı gelir ya da giderlerdir. Zaten, rüşvet-bahşiş olgusunun en fazla rastlandığı alanlar da kayıt dışılığın yaygın olduğu alanlar olmaktadır.
Kayıt dışılığı azaltıp yok etmeyi hedefleyen, yatırım ortamını iyileştirmeye çalışıp yabancı yatırımcıları çekmeye çalışan bir ülkede "bahşiş, rüşvet midir?" gibi bir sorunun cevabını devletin en üst makamları düzeyinde aramaya çalışmak kayıt dışılığı azaltmaktan, yatırım ortamını iyileştirmekten ne denli uzak olduğumuza işaret etmektedir.
Halbuki, daha doğru bir yaklaşım "bahşiş, rüşvetin Arapça karşılığıdır" diyerek konunun kapatılmasıydı. Belli ki, rüşvet-bahşiş konularında da kafalar biraz karışık. Kamu hizmeti sunmada bahşişi savunmaya çalışırken, ağzımızdan çıkanı bazen kulaklarımız duymayabiliyor.