İç piyasada tekel ya da yarı tekel durumunda olup da uluslararası piyasada rekabetçi olmak durumunda olan şirketler vardır. Korumacılığın yaygın olduğu ülkelerden gelen şirketlerde bu durum sıkça görülebilir.
Bu ülkelerde bir sektörde yoğunlaşma yaşanırken, uluslararası piyasada aynı şirket bütün dünyadan birçok şirket ile yarışmak zorunda kalabilir. Rekabet şartlarının farklılaştığı ortamlarda şirketlerin fiyatlandırma politikaları da doğal olarak farklı olacaktır.
REKABET ŞARTLARI
Bir firma iç piyasada tekel ya da yarı tekel durumundaysa, iç piyasadaki satışlarında tekel fiyatı uygulayacaktır. Yani, fiyatları yüksek olacaktır. Ekonomide korumacılık olduğundan, ürettiği malı yüksek fiyattan satabilecektir.
Aynı firma uluslararası piyasada aynı malı satmak için başka ülkelerden başka şirketlerle rekabet etme durumunda kaldığında, rekabetçi fiyat uygulamak zorunda kalacaktır. Yani, dışarıdaki satışlarında uyguladığı fiyat iç pazarda uyguladığı fiyattan daha düşük olacaktır. Birçok alanda ihraç fiyatlarının düşüklüğü rekabet şartlarından kaynaklanmaktadır.
Tersi bir durum da söz konusu olabilir. Şirketlerin iç piyasada rekabetçi olup dış piyasada tekel ya da yarı tekel gibi davranmaları da mümkündür. Örneğin, uzun süre yolcu uçağı yapımında bu çeşit bir rekabet söz konusuydu. Özellikle Airbus uçakları üretilmeye başlamadan önce, Boing ve McDouglas uçak şirketleri Amerika içinde kıyasıya rekabet içindeyken, uluslararası piyasayı aralarında bölüşmüş gibiydiler.
Bu şirketler Amerika içinde rekabet ettiklerinden Amerika’daki satışları daha düşük fiyattan, Amerika dışı satışları, piyasayı böldüklerinden, daha yüksek fiyattan oluyordu. Bu durum bugün dahi söz konusu olabilmektedir. Örneğin, Amerikan yapımı uçakların yedek parçaları Avrupa’da Amerika’ya göre daha pahalıdır. Amerikan hava yolları Amrikan uçaklarını daha ucuza alabilmektedirler.
Bizim gibi ülkeler için Airbus’ın piyasaya girmiş olması rekabet şartlarının biraz olsun lehimize dönmesi açısından yararlı olmuştur. Airbus ile Amerikan yolcu uçağı yapımcılarının ‘piyasa paylaşması’ olgusunu da göz ardı etmemek gerekir.
REKABET OTORİTESİ
Yurt içinde rekabet şartlarını düzenleyen rekabet otoriteleri vardır. Giderek ülkeler rekabetin önemini anlamaya başlamışlardır. Uluslararası rekabeti şirketler bazında düzenleyen bir otorite yoktur. Bu anlamda, Dünya Ticaret Örgütü uluslararası rekabeti düzenleme amacıyla kuruluşsa da, şirketler bazında bir yaptırımı yoktur. Hükümetler bazında uygulamaları denetlemekle yetinmektedirler. Bu yaklaşım sorunu çözmemektedir.
Yeni, yoğun ve yüksek teknoloji içeren sektörlerde uluslararası piyasada rekabetçi konumdan uzaklaşmak kolaylaşmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü’nün bu konudaki uygulamaları ve denetim görevi sınırlı kalmaktadır. Ama, rekabetçi bir uluslararası piyasa için yerel rekabet otoritesi paralelinde uluslararası rekabet otoritesi ihtiyacı giderek artmaktadır.
Şimdilik devletler kendileri karşılıklı oturarak bu soruna çözüm arayışı içindedirler. Özellikle, devletin sübvansiyon verdiği sektörlerde, ülkeler birbirlerinin sübvansiyon politikalarını yakından izlemekte ve gerektiğinde pazarlığa oturmaktadırlar. Örneğin, yolcu uçağı üretimi konusunda Avrupa ve Amerika oldukça sık bir biçimde birbirlerinin sübvansiyon politikaları konusunda masaya oturmaktadırlar.