TÜRKİYE’de ya da diğer gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir ekonomik çalkantı olacaksa, bu çalkantının kaynağı şirketler kesimi olacaktır.
Tüm gelişmekte olan ülkelerde şirketler kesiminin iç ve dış borçluluğu son yıllarda hızla artmıştır.
Dünyada paranın bol olduğu bir ortamda, Türkiye’de şirketler kesimi borçluluğunu hızla artırmıştır. Daha da önemlisi, Türkiye’deki şirketler altından kalkılması kolay olmayan yüksek döviz kuru riski ile çalışmaya başlamışlardır. Şirketlerin yüklendiği kur riski bankacılık kesimi açısından hem kur hem de kredi riskidir.
Şirketler kesiminin döviz borçluluğu ile ihracat gelirleri arasında ilişki giderek kopmuştur. Borçlanmalarda beklenen maliyet öne çıkmış, risk tamamen arka plana itilmiştir. Bankalar da bu duruma göz yummaktadır.
YURTDIŞINA KAYIŞ
Şirketlerin Türk bankalarından kullandıkları yabancı para kredi miktarı bu yılın ekim ayı sonunda 35.9 milyar dolara ulaşmıştır. İlk kez, şirketlerimizin Türkiye’deki bankaların yurt dışı şubelerinden kullandıkları yabancı para krediler toplamı yurt içi şubelerden kullanılan yabancı para kredileri aşmıştır. Yani, bankalarımız giderek yurtdışı şubeleri kanalıyla yurt içindeki şirketlere daha fazla kredi açmaktadırlar. Kısacası, sistem giderek daha fazla yurt dışına kaymaktadır.
Şirketlerin yurt dışı borçları bu yılın haziran ayı itibariyle 69.4 milyar dolar olmuştur. Toplam dış borçların 20.2 milyar doları (yüzde 29’u) kısa vadelidir. Yurt dışından yapılan borçlanmaların 18 milyar doları Türkiye’deki bankaların yurtdışındaki şubelerinden yapılırken, 51.4 milyar doları yabancı kaynaklardan gelmiştir.
Aslında, Türkiye’deki bankaların riskleri yurt içi ve yurt dışı şubelerinden yurt içindeki şirketlere açtıkları 36 milyar dolar civarında yabancı para kredilerle sınırlı değildir. Yabancı kaynaklardan kullanılan 51 milyar doların üzerindeki Türkiye’deki şirketlerin yurt dışı borçlarının önemli bir bölümü de Türkiye’deki bankaların yabancı borçlanma kaynaklarına verdikleri teminat mektubu karşılığında yapılmaktadır. Yani, Türkiye’deki şirketlerin dış borçlarının önemli bir bölümü de sonuçta Türkiye’deki bankaların riskleri olmaktadır.
Türk şirketlerinin dış borçları 2000 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır. Buna karşılık, göreli olarak Türk şirketleri yabancı para cinsinden kendilerini çok daha fazla Türkiye’deki bankalardan ya da onların yurt dışı şubelerinden fonlamaya başlamışlardır. 2004 yılı sonundan bu yılın ortasına kadar Türkiye’deki şirketlerin toplam yabancı para borçları (yabancı kaynaklardan alınan dış borçlar dahil) bir yıllık ihracatımızın yüzde 75’inden yüzde 89’una ulaşmıştır.
RİSKİN BOYUTU
Bütün bu hesaplamalarda Türk bankacılık kesimi bilançolarında YTL kredileri olarak sınıflandırılıp aslında şirketlerimizin bankalardan kullandıkları dövize endeksli YTL kredileri yoktur. Bu krediler de kur riski içeren kredilerdir. Bu konuda ayrıntılı bilgimiz olmadığından, şirketlerin bu yolla yüklendikleri kur risklerini tam olarak bilemiyoruz. Dövize endeksli YTL kredileri de hesaba katıldığında, şirketlerimizin kur riski yüklendikleri kredi toplamı bir yıllık ihracatımızı aşacaktır.
Sermaye hareketlerinin serbest olduğu ortamda, şirketlerin yüklendikleri kur risklerinin idaresi konusunda elde çok fazla mekanizma yoktur. Ama, bankacılık sektörünün sağlığı açısından, şirketler tarafından üstlenilen riskler ihmal edilebilecek boyutları aşmıştır. Bu konuya yarın değineceğim.