Türkiye’de kadın nüfusun işgücüne katılımı utanılacak kadar düşüktür. Nedenleri ne olursa olsun, kadınların ekonomiye kazandırılmaları öncelikli konulardan biridir. Çözüm için akıllara ilk önce pozitif ayırımcılık gelmektedir.
Pozitif ayırımcılık, bir gruba rakip durumdaki bir diğer grup aleyhine öncelik verilmesidir. Örneğin, yeni işe alımlarda işverenin, diğer şartlar aşağı yukarı aynı olması kaydıyla, kadın çalışanlara öncelik vermesi pozitif ayırımcılık olarak gösterilebilir.
Uygulamada, her durum için farklı yaklaşımlar tanımlanamayacağı için, genellikle "kota" sistemi uygulanmaktadır. Örneğin, "bir işyerinde çalışanların asgari yüzde 40’ı kadın olmalıdır" gibi bir kural getirilmektedir. Böylece, kadınların iş bulması göreli olarak kolaylaştırılmaktadır.
YOZLAŞMA
Birçok ülkede pozitif ayırımcılık ilkesi uygulanmaktadır. Örneğin, Amerika’da zenciler, kadınlar, savaş malulleri ve genelde azınlık olarak tanımlanan toplum kesimleri pozitif ayırımcılığa tabidirler. Avrupa’da da benzer uygulamalara rastlanmaktadır.
Pozitif ayırımcılık iktisadi bir yaklaşım değil, siyasi bir çözümdür. Tanımı gereği, pozitif ayırımcılık negatif ayırımcılığı da içerir. İlkesel bazda, diğer her şey aynı olduğu taktirde, "zenciler beyazlara göre daha fazla tercih edilecektir" dendiğinde, zencilere öncelik verilip beyazların dışlanması söz konusu olmaktadır. Uygulamada, "diğer her şeyin aynı olduğunu" ispat etmek neredeyse olanaksız olduğundan, pozitif ayırımcılık ya iktisadi ya da sosyal açıdan yozlaşma eğilimine girmektedir. Genelde, iktisadi maliyet yüklenilmektedir.
Pozitif ayırımcılık ilkesini ciddiyetle uygulamak isteyenler, diğer özelliklere bakmadan, çalışanın verimliliğini ikinci plana atarak ayırımcılığı katı bir biçimde uygulamaktadır. Bu kesim genellikle pozitif ayırımcılığı uygulamaya koyan devlet olmaktadır.
Verimlilik ikinci plana atılınca, üretilen malın ya da hizmetin kalitesi düşmektedir. Konuyu ciddiye almayanlar ise, bu genellikle özel sektör olmaktadır, kurallara uyuyormuş havası yaratıp bildiklerini okumaktadırlar. Pozitif ayırımcılıktan beklenen siyasi nimet sağlanamamaktadır. İşin kolay çözümü yoktur. Pozitif ayırımcılık biraz kolaya kaçmaktır.
ROMANTİZM
Türkiye’de kadınlar nüfusun önemli bir bölümü "pazar için üretim" sisteminin dışındadır. Pazar için ürerimin içine çekebilmek için kadın nüfusa gerekli beşeri sermayenin (human capital) verilmesi gerekmektedir.
Kültür, örf ve adetler bir tarafa, gerekli becerilerle donatılmamış işgücüne uygulanacak pozitif ayırımcılığın iktisadi maliyeti çok büyük olmaktadır. Dolayısıyla, önce pozitif ayırımcılık yapılacak kitlenin toplumda ekonomik verimliliğin düşürülme riskini asgaride tutacak bir beşeri sermaye düzeyine getirilmesi gerekmektedir. Tahsilli kadın nüfusun işgücüne katılımı o denli kötü değildir.
Kadınların eğitimi öncelikli bir konudur. Bu konu çözülmeden pozitif ayırımcılık ilkesini uygulamaya koymak biraz romantik olmaktadır. Romantizm mutlaka kötü olarak algılanmamalıdır. Ama, romantizm realizmden çok kopuk olmamalıdır.
Aynı romantik yaklaşımla, Türkiye’de Çalışma Yasası, hırsızlıktan hüküm giyip cezasını çekenlerin bankalarda çalışmalarını, adam öldürmekten hüküm giyip cezasını çekenlerin ellerine silah verilip koruma olmalarını beklemektedir. Ama, olmamaktadır.
Her hangi bir konuda pozitif ayırımcılık uygulansa da, geçici bir süre olmalıdır. Kalıcı pozitif ayırımcılık ekonomide kalıcı çarpıklıkların da tohumu olmaktadır.e