Piyasalardaki katılıkları gidermek yapısal reformdur

BİR ekonominin dönemsel dalgalanmalardan en az kayıpla çıkması ve ekonomik büyüme potansiyelinin artması finans, mal ve hizmet ile emek piyasalarındaki esnekliğe bağlıdır. Piyasalardaki esneklik yeni dengelere uyumu hızlandıran bir unsurdur.

Son yıllarda çok lafı edilen "yapısal reformlar" kavramı, en geniş anlamıyla, ekonomideki çeşitli piyasalardaki esneklikleri artırmayı amaçlayan düzenlemeleri içerir. Bu düzenlemeler genellikle rekabetin önünü açmak, rekabeti engelleyen yapısal ve hukuki engellerin kaldırılmasıdır. Amaç, kaynakların en verimli şekilde kullanılmasını sağlamaktır.

KORUMANIN MALİYETİ

1980’lerden bu yana Türkiye ekonomisinde atılan adımlar önce dış ticaret rejiminin serbestleşmesini, ardından da finans piyasalarının rekabete açılması yönünde olmuştur. Bu alanlarda sağlanan esnekliklerle ekonomik şoklardan çıkış göreli olarak kolaylaşmıştır. Çünkü, bu piyasalar katılıkların giderilmesiyle değişen şartlara çok çabuk ayak uydurabilme kabiliyetine kavuşmuşlardır.

Mali, hizmet ve para piyasalarında dünyaya örnek olabilecek yapısal reformlar yapılırken, ekonomik esnekliğin en önemli unsurlarından olan emek piyasalarının esnekliği konusunda Türkiye hiçbir şey yapamamıştır. Aksine, emek piyasası zaman içinde çok daha katı hale getirilmiştir.

Emek piyasası katılaştırılırken, yapılan düzenlemeler "sosyal adalet" ve "güçsüzün korunması" gibi ulvi görünen amaçlar uğruna gerçekleştirilmiştir. Ama, getirilen katılıkların, sonuçta, yine korunmaya çalışılan kesimlerin zararına olduğu hep göz ardı edilmiştir.

Bugün, Almanya gibi Avrupa Birliği’nin büyük ülkeleri 1960’lı ve 1970’li yıllarda emek piyasasına getirdikleri katılıklardan kurtulmaya çalışmaktadırlar. Bu alanda ancak sınırlı bir ilerleme gösterebiliyorlar. Çünkü, verilen tavizlerden geri dönmek genellikle zor olmaktadır. Bunun fiyatını da Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerine göre çok daha yüksek işsizlikle ödüyorlar.

Türkiye, 2001 yılının ortasında, ekonomik krizin en derin noktasında, emek piyasasını daha da katı hale getiren düzenlemeleri yürürlüğe koydu. İşletmelerin işçi çıkarma maliyetini çok artırdı. İşletmeler işten çıkarılması pahalı olan işçiyi istihdam etmekten kaçınmaya başladılar. Çok konuşulan yüksek işsizliğin, ekonomik büyümenin istihdam yaratmaması gerçeğinin ardında 2001 yılı düzenlemelerinin olumsuz katkılarını küçümseyemeyiz. Yeni düzenlemelerle çalışanları koruyalım derken, işsizleri işsiz kalmaya mahkum ettik.

POTANSİYELİ ARTIRMAK

Hafta içinde cnbc-e televizyonunun yılın en iyileri ödül töreninde konuşmacı olan IMF eski Başkan Yardımcısı Anne Krueger’ı dinleme fırsatım oldu. Yanlış anlamadıysam, OECD verilerini kaynak gösteren Krueger, işçi çıkarmanın azami maliyetinin en yüksek olduğu ülkelerden birinin 90 haftadan fazla ücretle Türkiye olduğunu söyledi. Bu maliyet "sosyal demokrat" politikalarıyla ünlenen Kuzey Avrupa ülkelerinden dahi daha yüksektir.

Bugün Amerikan ekonomisinin diğer büyük dünya ekonomilerine göre çok daha başarılı olmasının ardında piyasalarındaki esnekliklerin göreli olarak yüksek olması vardır. Türkiye de sürdürülebilir ekonomik büyümeyi azamide tutmak istiyorsa, tüm piyasalarda esneklikleri artırmayı hedef almak zorundadır. Ancak, mal, hizmet ve emek piyasalarında esneklikleri artırarak ekonomik şoklarla mücadele kolaylaşacak ve ekonomik büyüme potansiyeli artırılabilecektir.

Küresel rekabetin arttığı günümüzde bu konular giderek çok daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Yabancı sermaye çekmek istiyorsak, bu konuları iyi düşünmemiz gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları