BİR ara duralayan petrol fiyatları yeniden artış eğilimine girdi. Dün petrol fiyatlarının varil başına 70 dolar civarına geldiği konuşuluyordu.
Petrolün enerji hammaddesi olması üretimdeki önemini artırıyor. Kısa dönemde alternatif enerji kaynaklarının devreye girememesi petrol tüketiminin fiyata duyarlılığını azaltıyor. Sonuçta, petrol fiyatlarının artması üretim maliyetinin artması anlamına geliyor. Isınma için de petrol ürünlerine bağımlı olduğumuz düşünülürse, petrol fiyatlarının artmasıyla hayat herkes için tüm dünyada pahalılaşıyor.
ARZ-TALEP
Petrol piyasasının uzmanları petrol fiyatlarındaki son artışların, eskiden olduğu gibi bir "arz şoku" sonucunda değil, bir "talep şoku" nedeniyle gerçekleştiğini iddia ediyorlardı. Petrol fiyatları artarken bir "arz kısıntısı" söz konusu olmadı. Ama, Amerikan ekonomisi ve başta Çin olmak üzere diğer gelişmekte olan ülkelerin büyümelerinin devam etmesi petrol talebini artırdı. Artan taleple beraber petrol fiyatları da artışa geçti. Benzer bir gelişme birçok ana hammadde piyasalarında da yaşandı.
Piyasanın dinamikleri son 2-3 yıldır değişmiş gibi görünüyor. "Talep şoku" ile başlayan petrol fiyatlarındaki artışlar arz kaygılarıyla devam etti. Özellikle, Amerika’nın Irak operasyonundan sonra Irak’ta istikrarın kurulamamış olması petrol piyasasında arz kaygılarını artırdı. Şimdi, her türlü haber petrol piyasasını oynatır oldu.
Amerika’da ya da Rusya’da soğukların artıp enerji talebinin artış eğilimine gireceği beklentisi petrol fiyatlarını artıran etkenlerden biri oldu. Önemli petrol üreticisi durumunda olan ülkelerdeki çalkantılar da petrol piyasasını karıştırıyor. Örneğin, Nijerya’daki siyasi çalkantılar ve İran’ın nükleer programının dünyanın belli başlı ülkelerince onaylanmaması sonucunda oluşan siyasi tansiyon petrol fiyatlarını artıran etkenler arasına girdi.
Kısacası, son aylarda petrol fiyatlarının artması gerçekleşmelerden çok beklentilerden kaynaklanıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporlarına göre, 2005 yılında dünyadaki petrol talebi beklentilerin altında kalarak yüzde 1.3 arttı. Amerika ve Çin’deki talep artışının yeniden hızlanmasıyla toplam petrol talebi artışının 2006 yılında yüzde 2.2 olacağı tahmin ediliyor. Petrol arzı, talebi yakından takip ediyor. Dünyanın belli bölgelerinde petrol ürünleri rezervi düşse de, toplamda kaygı verici bir gelişme gözlenmiyor. Son aylarda Irak ve Nijerya’daki üretim düşüşü ile diğer OPEC ülkelerinin bu ülkelerdeki üretim düşüşünü kısa dönemde kapatamayacakları kaygısı ise fiyatları artıran en büyük etken olarak görülüyor.
BÜYÜME VE ENFLASYON
Dünyanın birçok ülkesinde petrol ürünleri üzerinden alınan vergiler devletin ihmal edilemeyecek gelirlerinden birini oluşturuyor. Türkiye’de de durum aynı. Petrol fiyatlarının artması tüketicilere önemli bir maliyet unsuru olurken, devletin gelirleri artıyor. Doğrudan ve dolaylı etkilerle ekonomideki ortalama fiyatlar daha hızlı bir atış eğilimine giriyor.
Enflasyonu düşürmeye çalışan Türkiye açısından petrol fiyatlarının artışı önemli bir risk teşkil ediyor. Fiyat istikrarını hedefleyen ülkeler açısından, petrol fiyatlarının artışı kısa dönemde ekonomik büyümeden de fedakarlık anlamına geliyor.
Bu süreci son 2-3 yıldır yaşamadık. Çünkü, petrolden kazanılan paraların da katkısıyla uluslararası sermaye akımları hızlandı. Ama, petrol fiyatlarındaki artışın hızlanması durumunda, hem dünyada hem de Türkiye’de ekonomik büyüme de olumsuz etkilenebilecektir. Uluslararası sermaye akımlarının bu eğilimi daha ne kadar tersine çevirebileceği ise önemli bir bilinmeyendir.