Para politikasının tepkisi değişti mi?

FİNANS piyasaları mayıs ve haziran aylarına göre göreli olarak duruldu. Enflasyon ağustos ayında beklentilerin oldukça altında gerçekleşti.

Uluslararası piyasalarda gelişmekte olan ülkelere yönelik olumsuz hava tam dağılmadı, ama eskisi kadar da rüzgarlar sert esmiyor.

Mayıs ve haziran aylarında yaşanan dalgadan Türkiye ekonomisi bozulan enflasyon beklentileri ve daha yüksek faizlerle çıktı. Döviz kurları belli ölçüde geriledi. İç talep büyümesinde çok fazla bir gerileme görülmedi. Sanayi üretimi de tam gaz gidiyor görüntüsünde. Dış ticaret ve cari işlemler açığı artarak devam ediyor.

Nisan ayında sürpriz bir enflasyon gözlendi. Mayıs ve haziran aylarında yaşananlar döviz kurlarından ortalama fiyatlara geçişin sanıldığı kadar azalmadığını gösterdi. Döviz kurlarının düştüğü ortamda gözlenen kurlardan fiyatlara geçişin boyutunun döviz kurlarının yükseldiği ortama göre farklı olduğu anlaşıldı. Döviz kurlrının enflasyonun en belirgin bileşenlerinden biri olmaya devam ettiği artık kabul edildi.

TEPKİ FONKSİYONU

Son beş aydır yaşadıklarımızdan yeni bilgiler edindik ya da değiştiğini sandığımız ilişkilerin henüz değişmediğinin farkına vardık. Kesinlikle bir şeyler öğrendik. Öğrendiklerimiz ve edinilen bilgiler para politikasının çeşitli olaylara (şoklara) karşı alacağı tavırda da kendini gösterebilecektir.

Teknik deyimiyle, para politikasının farklı gelişmelere karşı aldığı farklı tavırlara "para politikasının tepki fonksiyonu" diyoruz. Önümüzdeki dönemde piyasaların değerlendirmeye çalışacağı en önemli olaylardan biri para politikasının tepki fonksiyonunun değişip değişmediğidir.

Örneğin, finans piyasaları, eldeki makro ekonomik verilerle Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri bu yıl içinde daha da artırabileceğini bekliyordu. Ağustos enflasyon verileri ve piyasaların son haftalardaki genel görünümü bu beklentileri bir ölçüde değiştirdi. Faizlerin bu yıl değişmeyeceğini bekleyenler arttı. Hatta, kısa vadeli faizlerin düşebileceği beklenmeye başlandı. Beklentilerdeki değişmeler be beklentilerin daha geniş bir yelpazeye yayılması büyük ölçüde para politikasının tepki fonksiyonu üzerindeki belirsizlikten kaynaklanıyor diyebiliriz.

Uluslararası yatırımcıların risk iştahı yeniden tersine döndüğünde ve döviz kurları yeniden artış eğilimine girdiğinde (belki de şimdi böyle bir süreç içindeyiz), Merkez Bankası geçen haziran ayında yaptığı gibi "dur bakalım kurlar nereye kadar gidecek?" yaklaşımıyla beklemeyi mi tercih edecektir? Birkaç ay düşük enflasyon rakamları çıktı diye Merkez Bankası aceleyle kısa vadeli faizleri eski düzeylerine çekmeye çalışacak mıdır?

DAHA TUTUCU

Bu soruların yanıtlarını bugünden verebilmek mümkün değildir. Ama, Merkez Bankası’nın ağustos ayı enflasyon verileri üzerinde yaptığı yorum gerçekçi görünmektedir. En azından, "dereyi görmeden paçaları sıvayan" bir tutum içinde olmadığı izlenimi vermektedir.

Daha önceki yaptığı açıklamalarla birleştirince, Merkez Bankası’nın eskiye göre hem faiz kararlarında hem de döviz kurları konularında daha tutucu bir tavır içinde olabileceği beklenebilir. Bu yolda bir beklenti para politikasının tepki fonksiyonunun daha tutucu bir yönde değiştiği anlamına gelir.

Gerçekten para politikasının tepki fonksiyonun değişip değişmediği konusunda elimizde henüz hiçbir veri yoktur. Söylevleriyle değil, finans piyasalarında alacağı tutum yoluyla Merkez Bankası bu konuda piyasalara ipucu verecektir. Dolayısıyla, değişen şartlarda yeni gözlemlere ihtiyacımız vardır.

Önümüzdeki bir yıl içinde genel seçim atmosferinin para politikası üzerinde yaratabileceği belirsizlikler (bu risk küçük değildir) bir kenara konursa, Merkez Bankası’nın enflasyon konusunda daha tutucu bir tavır içinde olacağını beklemek fazla iyimserlik olmayacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları