ON gün önce Avrupa Merkez Bankası (AMB,) merkez bankacıları heyecanlandıran bir konferans düzenledi. Konferans bir buçuk gün sürdü. Katılımcılar doğal olarak dünyanın çeşitli ülkelerinden eski ve yeni merkez bankacılar ile akademisyenlerdi.
Konferansın konusu özellikle seçilmişti: "Paranın para politikasındaki önemi." Konu önemliydi, çünkü giderek para politikası oluşumunda para arzı gelişmeleri gündemden düşmeye başlamıştı. Bir anlamda, enflasyon denkleminden para arzı değişkeni düşmüş gibiydi. Bu gerçekten böyle mi olmalıydı?
DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
İktisatta para arzı analizleri giderek karmaşıklaştı. Bu analizlerden bir tatminsizlik doğdu. Klasik olarak ölçülen para arzı tanımları, başka makro ekonomik değişkenlerle kendinden beklenen ilişkileri doyurucu bir biçimde tahmin edememeye başladı.
Fiyat istikrarına odaklanmış merkez bankaları enflasyon baskılarını para arzı analizlerinden çok, "üretim boşluğu" (output gap) gibi modellerle daha iyi tahmin edebildiklerini düşünmeye başladılar. Örneğin, enflasyon hedeflemesi yapan gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsinde bu çeşit modeller kullanılmaya başlandı.
Geçekten para arzı para politikasının oluşturulmasında önemsiz mi oluyordu? Bu konferans bu soruya pek doyurucu bir cevap vermedi, ama konuyu gündeme getirdi. Geçenlerde vefat eden Milton Friedman’ın yıllar önce söylediği bir söz, bugün de geçerliliğini koruyordu: "Enflasyon daima ve her yerde parasal bir olgudur."
Yıllar önce Amerikalı Friedman’ın söylediği bu cümleyi kabul etmekle birlikte Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke para arzının enflasyonu tahmin etmede giderek yetersiz olduğunu söylüyordu. Aslında, şikayet edilen unsur, paranın enflasyon üzerindeki rolünün zayıfladığı değil, analizlerde kullanılan para arzları tanımının yetersizliğiydi. Yine de, Avrupa ile Amerika kıtaları arasında bu konuda tam bir fikir birliği olduğu söylenemez.
Avrupalılar, çok daha sert anti-enflasyonist tutumlarıyla, paranın para politikasındaki öneminin her zamanki kadar önemli olduğunu vurguladılar. Başta AMB Başkanı Jean-Claude Trichet olmak üzere birçok Avrupalı merkez bankacı ve akademisyen parasal gelişmeleri göz ardı eden bir para politikası yaklaşımının çoğu zaman merkez bankacıları yanıltabileceğini vurguladılar. Bu konudaki en iyi özetlemeyi de Bundesbank eski Başkan Yardımcısı ve şimdi ECB Yönetim Kurulu üyesi olan Jürgen Stark yaptı.
Stark’a göre, parasal gelişmelerin analizi para politikasının oluşturulmasında ve uygulanmasında her zamanki kadar önemlidir. Önemli olan, analizlerin merkez bankalarının faiz politikasına yön verebilecek bir biçimde yapılabilmesidir. Daha sonra da, parasal analizin para politikasındaki rolünün finans piyasalarına ve kamuoyuna iyi anlatılabilmesi gerekmektedir.
TÜRKİYE’DE
Son yıllarda Türkiye enflasyon alanında çok önemli başarılar elde etmiştir. Enflasyon yıllık yüzde 100’lerden yüzde 10’a inmiştir. Bu süreçte, paranın para politikası ve enflasyon üzerindeki rolü önemli ölçüde göz ardı edilmiştir. En azından, benim izlenimim bu yöndedir. Bana göre, son iki yıldır enflasyonu yüzde 7’nin altına çekemememizin arkasındaki en önemli nedenlerden biri de para politikası oluşumunda ve uygulamasında parasal analize yeterince yer verilmediğidir.
Enflasyon, paranın mal ve hizmetler karşısında değer yitirmesidir. Böyle bir olguyu "para" değişkenine bakmadan açıklayabilmek mümkün değildir.