Bu yazı dizisinin başında siyasi otoritelerin iktisadi sorunların çözümünde para politikasına görev çıkarmayı tercih ettiklerini vurgulamıştım. Bunun örneklerini yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın her ülkesinde görebiliriz.
Konut kredilerindeki sorunların su üzerine çıkmasıyla Amerikan ekonomisinin durgunluğa doğru sürüklenme olasılığı arttı. Hemen para politikasına görev çıkarıldı. Ama, yıllardır artan bütçe ve cari işlemler açıkları konusunda siyasi otoritenin ortaya koyması gereken elle tutulur hiçbir öneri gündeme gelmedi.
Türkiye’de de yüksek cari işlemler açığı sorununa döviz kurlarından kaynaklanan bir sorun olarak bakmak benzer bir bakış açısından kaynaklanıyor. Siyasi otorite her durumda Merkez Bankası’na dönüp "siz parasal önlemleri alın biz siyasi kararları alırız" der. Parasal önlemler alınsa da, arkası gelmediğinden, bazen daha kötü sonuçlar dahi yaratılabilir.
FİYAT İSTİKRARI TAKINISI
Dünkü yazıda merkez bankacıların genelde tutucu olduklarından söz ettim. Tutucudurlar, çünkü yapabilecekleri hatanın daha yüksek enflasyon yaratma riskini asgaride tutmaya çalışırlar. Bu bakış açısı çoğu kez merkez bankacıların bazı şeyleri görmeden inanmamalarına neden olur.
Merkez bankalarının en yakından takip ettikleri gelişmelerden biri kamu finansmanıdır. Bütçe açıklarını merkez bankalarının finanse etmediği ülkelerde de bütçe açıklarının artması finans piyasalarına yaptığı baskı yoluyla enflasyonist olabilmektedir.
Olumsuz beklentilerin tohumlarını atmamak için maliye bakanları çıkıp ileriye dönük yapacaklarını anlatırlar. Ama, merkez bankacılar stratejilerini anlatılanların üzerine değil, yapılanlar üzerine kurarlar. Bir anlamda, "para otoritesiyle siyasi otorite arasında birçok ülkede para otoritesinin nazik konumundan kaynaklanan bir güvensizlik vardır" dense konu fazla abartılmış olmaz.
Dünyada para otoritelerine en sık yöneltilen suçlamalardan biri kafalarını fiyat istikrarına takıp çoğu zaman ekonomik büyüme koşullarına aldırış etmemeleridir. Para politikasının oluşumunda açıkça "enflasyon hedeflemesi" ilkesini benimsemiş ülkeler açısından bu eleştiri çok anlamlı değildir. Ama, Amerika gibi ülkelerde, para otoritesinin dikkat etmesi gereken gelişmeler yalnızca fiyat istikrarıyla sınırlı tutulmayıp ekonomik büyüme de açık hedeflerden biridir. Orada dahi, benzer eleştiriler gündemdedir. Neden?
SİYASİ UFUK
Siyasi otoritenin ekonomik konulardaki ufku iki seçim arasıyla sınırlıdır. Para otoritesinin fiyat istikrarı içinde ekonomik büyüme idealine yönelik ufku çok daha uzundur. Çatışma da genellikle buradan çıkar. Kısa dönemli büyüme için fiyat istikrarından fedakarlık etmek aslında uzun dönemli ekonomik büyümeyi sınırlayan bir stratejidir. Para otoriteleri açısından fiyat istikrarının önceliği buradan kaynaklanır.
Fiyatların durmadan arttığı ve yüksek oynaklıklar gösterdiği ortamlarda güvenilir tahminler yapmak zorlaşır. İktisadi açıdan anlam ifade eden tüketim ve yatırım kararları vermek olanaksızlaşır. Dolayısıyla, fiyat istikrarının bozulduğu ortamlarda ekonomik büyüme, eğer gerçekleşirse, potansiyelin ciddi biçimde altında olur.
Türkiye bunu otuz beş yıl yaşadı.
Zaman buldukça, para otoriteleri üzerine genel gözlemlere devam edeceğim.