Para politikasının beklenen sonuçlarını ekonomide göstermesi zaman aldığından, para otoritesinin orta dönemli bir bakış açısına sahip olması zorunludur.
Orta vadeli bakış açısı doğal olarak ileriyi iyi tahmin edebilmeyi gerektirmektedir. Tahmin varsayımlara dayanır. Ekonomik dengelerin oluşmasında çok önemli etkenlerden ve tahminlerde kullanılacak olan varsayımlardan biri olan "ekonomik birimlerin beklentileri" para otoritesinin ihmal edemeyeceği bir olgudur.
Para otoritesinin ileriyi tahmin yöntemleri ne denli iyi olursa olsun, beklentilerin farklılaşmasıyla para otoritelerinin orta dönemde görmek istediği resim darmadağın olabilir. Bu nedenle, para otoriteleri için "beklentilerin idaresi" hayati bir önem taşır.
İTİBAR
Ekonomik birimlerin beklentilerinin para otoritesi gibi bir kurum tarafından etkilenebilmesi için tek önemli şart vardır: Ekonomik birimler gözünde para otoritesinin itibarı olmalıdır.
İtibar, zor kazanılan, ama çabuk kaybedilebilen bir meziyettir. O nedenle, para otoritesinin itibarlı olması; zaman ister, uygulamada tutarlılık ister, kararlılık ister, teknik donanım ister, yöneticilerinde dirayet ister, söylediğini yapmayı, yaptığını anlatabilme yetisi ister. Kısacası, itibarlı bir para otoritesi konuştuğunda, herkes susar, dinler, dinlediğine inanır ve ona göre hareket eder.
İtibarlı bir para otoritesi ekonomik birimler gözünde ve genel kamuoyu önünde güçlüdür. Bu güç kaba kuvvetle elde edilen bir güç değildir. Yani, "astığı astık, kestiği kestik" konumunda değildir. "Sağ gösterip sol vurmak" gibi bir uygulama tarzı da yoktur.
Aksine, hangi şartlarda nasıl hareket edeceğini topluma çok iyi anlatarak para otoriteleri ekonomik birimler için ileriye dönük "sürpriz" kaynağı olmaktan kaçınırlar. İtibarlarını pekiştiren önemli öğelerden biri de budur. Ancak bu şekilde, ekonomik birimlerin ileriye dönük beklentilerini kendi hedefleriyle uyumlu bir biçimde oluşmasını sağlayabilirler.
HEDEF
Her para otoritesinin, zamana göre değişebilse de, bir hedefi vardır. Hedef, genellikle fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Kimisi bu hedefi bir rakam telaffuz ederek açıkça kamuoyu ile paylaşır. Bizde olduğu gibi, buna "enflasyon hedeflemesi" deniyor. Çoğu para otoritesi de hiçbir rakam telaffuz etmeden "fiyat istikrarı" diyerek hedefini ortaya koyar. Bunlar aynı amaç için farklı yaklaşımlardır.
Merkez bankacılar arasında genel kabul görmüş fiyat istikrarı tanımı yıllık yüzde 2 civarında enflasyondur. Buna baş parmak kaidesi de diyebiliriz.
İster açık, ister zımni olsun, para otoritelerinin hedefe yaklaşmaları için kullandıkları politika araçlarının hedefi etkileyebilme gücüyle sınırlıdır. Teknik dilde, araçtan amaca giden yola "aktarım mekanizması" deniyor. En kaba haliyle, para otoritelerinin etkileyebildiği ilk büyüklük, tanımı çok da açık olmayan "para miktarı" büyüklüğünü hedefi doğrultusunda ayarlamaktır. Bunun aracı da kısa vadeli faizlerin düzeyidir.
Kısa vadeli faizlerden piyasadaki para miktarına, piyasadaki para miktarından enflasyona giden yol, yani aktarım mekanizması, hem uzun hem de karmaşıktır. Aktarım mekanizmasındaki karmaşıklık işleri zorlaştıran bir olgudur, ama hedefin tutturulamaz olduğuna işaret etmez. Diğer tüm şartların olumlu olmaları halinde, para otoritelerinin kullandığı tahmin metotları ne derece gerçeği yansıtan yapıdaysa, öngörüler ne derece gerçekçiyse, para otoriteleri o derece başarılı olurlar.
Merkez bankacılar genelde tutucudurlar. Tutucu olmaları hata yapmaktan korkmalarından kaynaklanmaz. Belli kabul edilebilir sınırlar içinde elbette hata yapılacaktır. Ama, merkez bankacılar açısından, hata yapılacaksa, hatanın daha yüksek enflasyon yaratma yönünde olmaması olasılığını azamiye çıkarılması tercih edilir. Merkez bankacıları tutucu yapan bu kaygıdır.