BAYRAM dolayısıyla ekonomik gündemin boş olduğunu düşünerek birkaç gün merkez bankacılığı konusunda dünyada genel kabul görmüş ya da tartışmalı bazı konuları işlemek istiyorum.
Ekonomi ile ilgilenenler ve Türkiye’de ve dünyada para politikaları uygulamalarını yorumlamaya çalışan meraklı okurlar için bu bilgilerin faydalı olacağını düşünüyorum.
BAĞIMSIZLIK
Para politikası, uygulaması kolay ama ekonomideki beklenen sonuçlarını çok çabuk vermeyen bir ekonomi politika aracıdır. Süreç açısından para politikası konularında karar almak göreli olarak kolaydır. Çünkü, karar mekanizmasındaki üç-beş kişinin benzer görüşte olmalarıyla sonuç alınır.
Halbuki, bütçe (maliye) politikaları üzerine karar vermek çok daha geniş bir kitlenin görüş birliğine dayanır. Süreç uzundur. Ama, bütçe politikalarının sonuçlarını almak çok daha az zaman gerektirir. Uygulama açısından para politikasının birinci özelliği budur.
Para politikasının ikinci özelliği kısa sürede vatandaşın cebini doğrudan ilgilendirmemesidir. Özellikle, hane halklarının göreli olarak az borçlu olduğu bizim gibi ülkelerde para politikasının acı vermesi beklenen uygulamaları, bir vergi artışı ya da bir devlet harcamasının kısılması kadar hane halklarını rahatsız etmez. Dolayısıyla, siyasi otorite sorunların çözülmesine yönelik olarak daima para politikasını öne sürme eğilimindedir. Enflasyon olacaksa da, ileride olacaktır. Az ya da çok bütün dünyada bu böyledir. Bu nedenledir ki, faiz düzeyi bütün ülkelerde en sık tartışılan makro ekonomik bir fiyattır.
Gelelim para politikasının bazı inceliklerine. Para politikası devletin harcama politikası ile karıştırılmamalıdır. Devletin daha fazla harcama yapması mutlaka daha fazla para basılması anlamına gelmez. Harcadığı kadar vergi toplayan bir devlet hiçbir zaman para basmak ihtiyacında olmaz. Sorun, gelirinden fazla harcama yapmaya çalışıldığında çıkar.
Demokrasi gereği, devletin icra makamında halka kendini beğendirmeye endekslenmiş hükümetler açısından vergi toplamak sevimsizdir, ama harcama yapmak kendilerini sevimli göstermenin en kolay yoludur. Bu temel eğilim doğal olarak hükümetleri bütçe açığı vermeye zorlar. Para basılarak finanse edilen bütçe açıkları enflasyon yaratır.
Para politikasının siyasi otoritenin karar mekanizmasının dışına çıkarılması ihtiyacının temeli de budur. Bir anlamda, para politikasının siyasi otoriteden bağımsızlaştırılması, para basma makinesinin siyasi güdülerle çalıştırılmasını önlemeye yöneliktir. Siyasetten emir alması engellenen para otoritesi bu şekilde fiyat istikrarının sağlanmasına ve sürdürülmesine odaklanabilir.
DENEYİM KAZANACAĞIZ
Milton Friedman’ın dediği gibi, enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olaydır. O nedenle para otoritesinin yapabileceği en iyi şey de enflasyonla mücadele etmektir. Bunun dışında para otoritesine verilecek her görevi para otoritesi yüzüne gözüne bulaştırır. Fiyat istikrarı diye bir olgudan söz edemeyiz. Yılların deneyimleriyle, birçok ülkede merkez bankalarına en iyi yapabilecekleri görev verilmiştir.
Türkiye’de bu bakış açısı göreli olarak çok yenidir. Konunun yeni olması yalnızca siyasi otoriteler ya da kamuoyu için değil, Merkez Bankası açısında da yenidir. Dolayısıyla, ekonominin tüm kesimleri uzun süren bir eğitim sürecinden geçeceklerdir. Deneyimlerimiz arttıkça, para politikasından beklentilerimiz ve uygulamalara getireceğimiz eleştiriler daha yerli yerine oturacaktır.