DÜNYADA tüm ekonomiler rahatsız. Almanlar dışında, hiç kimse parasının değerinden memnun değil. Herkes faizlerin yanlış yerde tutulduğunu iddia ediyor. Doğrusunun ne olduğunu ise bilen yok, laf eden çok.
Ekonomi politikalarının bir ilke çerçevesinde uygulanması yerine, el yordamı ile götürülmesi tercih ediliyor. Neredeyse tüm ülkelerde, ekonomik dengelerden memnuniyetsizliğin giderilmesi görevi merkez bankalarına verilmiş durumda.
Kısa vadeli faizlerle oynanınca, sorunlar çözülecekmiş gibi bir hava doğdu. Ekonomilerde yıllardır süregelen yapısal sorunlar yokmuş gibi davranılıyor. Bütçe açıklarını gündeme getiren pek kalmadı. Dış açıklar sorun değilmiş gibi kabul ediliyor. Varsa, yoksa para politikası. Para politikasının son dönemde "aspirin" görevi göreceği sanılıyor. Al iki tane, sabaha bir şeyin kalmaz!
DÜNYA
Amerikan Merkez Bankası (FED) kısa vadeli faizleri yarım puan düşürdü. Enflasyon baskısı artarak devam ederken, birdenbire dümen kırıldı. Ekonomik durgunluk olasılığı öncelik kazandı. Piyasanın istediği oldu. Şimdi, piyasalar faiz indirimlerinin devamını bekliyor. Beklemekte de haksız sayılmazlar!
Avrupa ve İngiliz merkez bankaları daha tedbirli davranmayı tercih ettiler. Onların da üzerinde, FED kadar olmasa da, kısa vadeli faizleri indirme baskısı vardı. Ama, faizleri sabit tuttular. Şimdi, Amerikan doları ile Euro ve İngiliz sterlini arasındaki kısa vadeli faiz marjı azaldı. Yatırımlar son üç yıldır kan kaybeden dolardan diğer paralara kaymaya başladı. Dolayısıyla, dolar tarihinin en düşük değerlerine geldi.
FED faizleri düşürmeye devam eder, diğer belli başlı merkez bankaları sıkı duruşlarını devam ettirirlerse, dolar değer kaybetmeye devam edecektir. Başta Fransa olmak üzere bu gelişmeler bazı büyük Avrupa ülkelerini rahatsız edecektir. Bu aşamada, dolara müdahale gündeme gelebilecektir. Ama, Avrupa’nın faizleri FED kadar cömertçe düşürebileceği olasılığı çok yüksek görünmemektedir.
TÜRKİYE
Türkiye’de farklı bir dinamik çalışmaktadır. Finans piyasalarının hakim oyuncusu yabancı yatırımcılar olduğundan, özellikle sabit getirili yatırım araçlarında, önemli olan kağıt üzerindeki getiriler değil, fiyatların artmasıyla (faizlerin düşmesiyle) elde edilmeye çalışılan sermaye kazancı (capital gain) olmaktadır.
Faizlerin düşmesiyle yatırımcıların sermaye kazançları artmaktadır. Faizlerin düşmeye devam edeceği beklentisi yabancı yatırımcılar açısından Türkiye gibi ülkeleri çok daha cazip kılmaktadır. Yani, hakim görüşün aksine, faizleri düşürmek ve düşüşlerin devam edeceği beklentisi kısa dönemde yabancı yatırımcıyı soğutmamakta, aksine daha da ısındırmaktadır.
Merkez Bankası’nın üzerinde kısa vadeli faizleri düşürme baskısı her geçen gün artmaktadır. Öyle ki, artık piyasaları 0.25 değil, 0.50 puan dahi kesmeyecekmiş gibi bir hava yaratılmaktadır. Merkez Bankası’nın olmasa da, piyasaların "enflasyon" gibi bir sorununun olmadığı gayet açık anlaşılmaktadır.
Merkez Bankası’nın bu baskılara boyun eğip eğmeyeceğini bilemeyiz. Ama, faizler piyasanın görmeyi arzuladığı boyutlarda düşürüldüğünde, döviz kurları daha da düşecektir. Bunun üzerine Amerikan dolarının uluslararası piyasalarda değer yitireceği olasılığı da eklendiğinde, dolar kurunun Türkiye’de nerelere gelebileceğini tahmin etmek çok zor değildir.