Merkez bankalarının seçenekleri

GELİŞMİŞ ülke merkez bankaları üzerinde kısa vadeli faizleri indirme ya da en azından artırmamaları yönünde küçümsenmeyecek bir baskı var.

Bir anlamda, yeni şartlar altında merkez bankalarının kendilerine önceden belirledikleri rotadan sapmaları bekleniyor.

Amerikan Merkez Bankası (FED) üzerinde kısa vadeli faizlerin indirmesi yönünde baskı oluştu. Baskı neredeyse bir tehdide dönüştü. Normal olarak eylül ayının ortasında faizler konusunda bir karar vermesi beklenen FED’in bu kararı olağanüstü toplantı yaparak da daha önce alabileceği konuşuluyor.

Gerçekten de, FED’in olağan toplantısı öncesi kürsel piyasalarda yeniden bir panik havası oluşursa, FED’in piyasaları yatıştırmak için kısa vadeli faizleri aceleyle indirmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Küresel rahatsızlıklar doruğa ulaşmadan yapılan bir toplantının tutanakları piyasaların tedirginliklerine değil de, enflasyon görünümüne ağırlık veriyor diye piyasaları karıştırmaya yetti. Finans piyasaları miyoptur denir. Bu tavır miyopluğu da geçti. Piyasalar sinir hastası oldu.

Avrupa Merkez Bankası (AMB) küresel çalkantı öncesi yaptığı açıklamada kısa vadeli faizleri eylül ayında 0.25 puan artırıp yüzde 4.25 yapabileceğinin sinyalini vermişti. Yaşananlar AMB’nin faizleri artırmaması yönünde baskı oluşturdu. Geçenlerde AMB Başkanı daha önceki görüşlerin küresel çalkantı öncesi açıklandığını vurgulayarak durumun değiştiği ve faizlerin artırılarak "pişmiş aşa su katma" durumunda olmayabileceklerinin sinyalini verdi.

Benzer bir biçimde, Japon Merkez Bankası da (BoJ) kısa vadeli faizleri artırma yönünde sinyaller veriyordu. Durdular. Bekliyorlar. BoJ bu konuda diğer merkez bankalarının takipçisi olacaktır.

İTİBARI KURTARMA

Merkez bankalarının faizler konusunda rotalarını değiştirme durumunda kalmaları uzun süredir sözünü ettikleri enflasyon tehdidinin geçmiş olduğu anlamına gelmiyor. Duraksama, çizilmiş rotada ilerlemenin küresel çalkantıyı data da derinleşmesine katkı yapma olasılının yükselmiş olmasından kaynaklanıyor.

Merkez bankaları açısından müsamaha edilemeyecek en önemli risklerden biri finans piyasalarında istikrarın kaybolmasıdır. İstikrarsız bir piyasada para politikasının etkinliği azalacaktır. Fiyat istikrarı hedefine varmak zaten zorlaşacaktır. Dolayısıyla, merkez bankalarının geçici bir süre için önceden belirlenmiş rotada bir duraklamaya girmeleri enflasyon tehdidini boşladıkları şekilde yorumlanmamalıdır.

Rotadaki duraklamanın enflasyonist tehditleri azdırıp azdırmayacağı ise önemli bir bilinmeyendir. Küresel piyasalardaki çalkantıların durulmasının hemen ardından bu konu gündeme çok daha kalıcı bir biçimde oturacaktır.

Zaten gündemde olan, ama son çalkantıların şimdi daha da öne çıkmasına neden olduğu konu ekonomik durgunluk olasılığının artıp artmadığıdır. Küresel bazda iç talepte yaşanan durgunluk enflasyon tehdidini azaltabilecektir. Buradan yola çıkarak Amerika’nın büyük şirketleri enflasyon tehdidini bir kenara bırakıp FED’in enflasyona değil, ekonomik durgunluk olasılığına odaklanması gerektiğini savunmaktadır.

Merkez bankalarını tedirgin eden bir diğer konu kredi çözülmesi sorununun boyutları hakkında fazla bir şeyin bilinmemesidir. Şimdilik piyasaları likit tutarak yatıştırılmaya çalışılan tedirginliklerin daha da artması durumunda merkez bankaları çok ciddi bir itibar sorunu ile karşı karşıya kalabileceklerdir.

Küresel çalkantının durulma noktasından uzak olması merkez bankalarını da doğal olarak yeniden düşünmeye zorluyor. Bu şartlarda, itibar sorununu asgaride tutacak yaklaşım, FED’in faiz indirmesi, Avrupa ve Japonya’nın ise bir süre beklemede kalması gibi görünüyor.
Yazarın Tüm Yazıları