KÜRESELLEŞME yalnızca gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de para politikasının gücünü giderek azaltmaktadır.
Fiyat istikrarını hedefleyen ülkelerde para politikasının gücünün zayıflaması merkez bankalarını doğal olarak çok daha tutucu konuma itmektedir.
Finans piyasalarında 1970’li yıllardan beri gerçekleştirilen serbestleşme hem mali araçların çeşitlenmesine hem de piyasaların derinleşmesine neden oldu. Mali araçlar çeşitlenip piyasalar derinleştikçe, piyasalar yoluyla yaratılan "para" üzerinde giderek merkez bankalarının otoritesi zayıflamaya başladı. Klasik para politikası araçları yetersiz kalmaya başladı. Merkez bankalarının en büyük silahı olan kısa vadeli faizlerin uzun vadeli faizleri etkileme gücü de eskiye göre çok azaldı.
PARA BASMA
Ekonomide "para" yaratılması birbiriyle iç içe geçmiş iki mekanizma ile olur. Birincisi, merkez bankalarının doğrudan para yaratmasıdır. En geniş anlamda, bu mekanizma merkez bankalarının bilanço büyüklüğünü kontrol etmesidir. İkinci mekanizma, mali piyasaların merkez bankaları yoluyla yarattıkları varlıkları/yükümlülükleri piyasada işlem gören mali enstrümanlara çevirip yeni yükümlülükler/varlıklar yaratarak "para" yaratmasıdır. Bu mekanizma, en basit şekliyle, bankaların topladıkları mevduatları kredi olarak vermesiyle, krediyi alanların yeni mevduatlar yaratmasıdır.
Serbest piyasa koşulları içinde, merkez bankaları finans sisteminin kendileri dışında para yaratmasını kısa vadeli faiz oranları ile oynayarak kontrol etmeye çalışırlar. Kısa vadeli faizler yükseldiğinde, merkez bankalarından borç almak pahalılaşacaktır. Merkez bankalarına sistem borç veriyorsa, kısa vadeli faizlerin yükselmesi merkez bankasına borç vermeyi özendirecektir. Her iki durumda da, merkez bankalarının piyasadaki parayı geri çekmeleri kolaylaşacaktır. Sistemin daha fazla para yaratması engellenecektir.
Merkez bankalarının esas amacı kısa vadeli faizler yoluyla uzun vadeli faizleri etkileyip ekonomideki tüketim ve yatırım kararlarını etkilemektir. Bu yolla, iç talep kontrolü gerçekleşecek ve fiyat istikrarına yönelik tehditler ortadan kaldırılabilecektir. Kısacası, kısa vadeli faizler merkez bankaları için ekonomiyi yönlendirmenin dümenlerinden en önemlilerindendir.
VADE EĞRİSİ
Son yıllarda fiyat istikrarına yönelik tehditlerin büyüdüğünü düşünen gelişmiş ülkelerdeki merkez bankaları kısa vadeli faiz oranlarını artırıp para politikasını sıkılaştırmayı düşündü. Örneğin, kısa vadeli faizler Amerika’da yüzde 1’den yüzde 5.25’e, Avrupa’da yüzde 2’den yüzde 3.5’e, Japonya’da 0’dan yüzde 0.25’e, İngiltere’de yüzde 3.5’den yüzde 5.25’e artırıldı. Ama, bu ülkelerin hiçbirinde uzun vadeli faizler beklenen kadar artmadı. Hatta, uzun vadeli faizler kısa vadeli faizlerin altında kaldı.
Gelişmiş ülkelerde faizlerin vade eğrisi ters döndü. Yani, kısa vadeli faizler yüksek, uzun vadeli faizler yüksek kaldı. Merkez bankaları kendilerinin doğrudan kontrolü olduğu "para" miktarını kısarken, finans sistemi kendi "para" yaratmasını çeşitli mali araçlar yoluyla hızlandırdı. Bir anlamda, merkez bankalarının ekonomi üzerindeki etkileyici gücünü tırpanladı. Bu durum merkez bankalarının gücünü de sorgulatmaya başlattı.