MERKEZ bankalarının fiyat istikrarına odaklanmaları gerektiği görüşü artık iyice yaygınlaştı.
Yine de, merkez bankalarının fiyat istikrarına odaklanmaları ekonomik büyüme performansına kayıtsız kalacakları anlamına gelmiyor.
Merkez bankaları olası enflasyonist baskılarla mücadele ederken tek gözle de ekonomik büyüme performansını izlemek durumundadırlar. Onlar için, ekonomik büyümenin tatminkar olduğu dönemlerde enflasyonla mücadele daha kolaydır. Ama, büyümenin olmadığı bir dönemde enflasyonist baskıların ortaya çıkması merkez bankalarını teknik olarak da, siyasi olarak da zor duruma düşürebilmektedir.
BÜYÜME-ENFLASYON SEÇİMİ
Sonuçta, büyümenin olmadığı durumlarda bir puanlık enflasyon artışına merkez bankaları kayıtsız kalabilmekte, ama büyümenin yüksek olduğu ortamlarda bir puanlık olası enflasyon yükselişi ciddi bir tehdit olarak alınabilmektedir. Finans piyasaları da bu gerçeği deneyimleriyle gayet iyi anlamışlardır.
Son aylarda Amerika ve Avrupa’da yaşananlara baktığımızda da, merkez bankalarının nasıl bir tavır alacağını, büyüme-enflasyon arasında nasıl bir seçim yapabileceklerini gayet açık bir biçimde görebilmekteyiz.
Enflasyon tehdidi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için bir gerçektir. Ama, farklı ülkeler konuya farklı yaklaşmaktadırlar. Örneğin, Amerika’da ekonomik büyüme tahminlerin de ötesinde düştü. Ekonomik büyümenin düşmesi Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faizleri artırması olasılığını düşürdü. Aksine, önümüzdeki yılın ikinci çeyreği ile beraber Amerika’da faizlerin düşebileceği beklentisi artmaya başladı. Kısacası, finans piyasaları FED’in, bir yıl öncesine göre, düşük büyüme karşısında enflasyon tehdidine daha müsamahakar bakabileceğini düşünmeye başladı. Bu düşüncenin gerçekçi olup olmadığını bilemiyoruz.
Avrupa’da daha farklı bir durum yaşanıyor. Uzun süren durgunluktan sonra Euro Bölgesi ekonomileri canlanmaya başladı. Son aylardaki sanayi üretim verileri Euro piyasaya çıktığından bu yana en yüksek artışlara işaret ediyor. Uzun süre enflasyonist baskılar karşısında sessiz kalmayı tercih eden Avrupa Merkez Bankası (AMB) faizleri artırmaya başladı. Finans piyasaları AMB’nın faizleri artırmaya devam edeceğini bekliyor.
ENFLASYON HEDEFLEMESİ
Her ne kadar ’merkez bankaları fiyat istikrarına odaklanmalıdır’ dense de, ekonomik büyüme performansı merkez bankalarının alacağı tavrı belirleyen önemli unsurlardan biri olmaya devam ediyor. Bu durum, para politikaları konusunda belli belirsizlikleri de beraberinde getiriyor. Çünkü, ekonomik büyümenin enflasyonla mücadeledeki tutumu ne denli etkileyebileceği önceden bilinemiyor. Bilinse de, bu tutum zaman içinde değişebiliyor.
Küresel piyasalardaki son altı aydır yaşananlara bakıldığında, aslında, belirsizliklerin önemli bir bölümünün gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının alacakları tavırlar konusundaki belirsizliklerden ve para politikasının sonuçları konusundaki tedirginliklerden kaynaklandığı görülüyor. O halde, özellikle gelişmiş ülke merkez bankaları küreselleşen finans piyasalarındaki göreli istikrara yönelik olarak daha açık olmak durumundadırlar. Açıklığın önemli araçlarından biri "enflasyon hedeflemesi" olmaktadır.
AMB bir ölçüde enflasyon hedeflemesi yapıyor denebilir. Ama, enflasyon hedeflemesinin Avrupa’da gelişmekte olan ülkelerde uygulandığı sertlikte olduğunu iddia etmek zordur. FED’in yeni başkanı Bernanke ile beraber Amerika’da da Avrupa’dakine benzer bir enflasyon hedeflemesine gidilmesi gerektiği konuşulmaya başlandı. FED politikasının da bu yolla daha şeffaflaşması küresel istikrara önemli katkılar yapabilecektir.
Gelecek pazar günü konunun bir başka yönünü değerlendirmeye çalışacağım.