Belli bir süre paranın mal ve hizmetler karşısındaki değeri istikrar içinde (fiyat istikrarı) giderken paranın diğer varlıklar karşısındaki değeri düşmeye (varlık fiyatları enflasyonu balon) devam edebilir.
Merkez bankalarının fiyat istikrarına sıkı sıkıya bağlı kalıp varlık fiyatlarındaki balonun şişmesine uzun süre müsamaha etmesi bir yerlerde bir düzeltmeyi kaçınılmaz kılar. Merkez bankaları ya fiyat istikrarından ödün vereceklerdir ya da balonun patlamasına seyirci kalacaklardır. Elbette, ikisinin de istenmeyen sonuçları olacaktır.
PARANIN DEĞERİ DÜŞECEK
Fiyat istikrarında ödün vermenin uzun vadeli olumsuz sonuçları vardır. Özellikle merkez bankalarının itibarı açısından bu çok tehlikeli bir oyundur. Belli bir süre şişen balonun birden bire sönmesi ise ekonomik birimlerin servetlerinin azalması anlamına gelmektedir. Azalan toplumsal servet (paranın diğer varlıklar karşısında değer kazanması) mal ve hizmetlere olan talepte bir kısılmaya neden olacak ve ekonomik durgunluk söz konusu olabilecektir.
Fiyat istikrarından ödün vermeden merkez bankalarının toplumsal servet azalmasının yaratacağı olumsuzluklarla da mücadele etmesi söz konusu olabilir. İç talep azalmasının mal ve hizmet fiyatlarının artması (enflasyon baskısı) üzerindeki baskıları azaltmasıyla, merkez bankaları faizleri düşürerek varlık fiyatlarındaki düşüşü daha az sancılı hale getirebilir. Çünkü, faizlerin düşmesiyle varlık biriktirmeye talep varlık edinme maliyetinin düşmesi yoluyla artacaktır. Faizlerin düşmesi paranın zaman boyutunda değerinin artmasıdır.
Özellikle Amerika’daki tartışmalarda, para politikasının bundan sonraki seyri konusunda bu noktaya odaklanılmıştır. Eylül ayı başında merkez bankacılar ve akademisyenlerin bir araya geldiği geleneksel Jackson Hall toplantılarında bu konu derinlemesine tartışıldı. Bir çok saygın iktisatçı Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) hızlı bir biçimde faizleri indirmesi gerektiğini savundu. Hatta, faiz indiriminin biraz enflasyon yaratsa dahi çok daha derin olabilecek ekonomik durgunluk olasılığını azaltacağı vurgulandı. Bu görüşü savunanlar arasında FED’in yönetim kurulunda oturan akademisyen kökenli iktisatçılar ile geçmişte Başkan’ın iktisadi baş danışmanları da vardı.
Söylenen şuydu: paranın mal ve hizmetler karşısında değer yitirmesine göz yumulabilirken, paranın diğer varlıklar karşısındaki değerinin artmasının önüne geçilmelidir. Yani döviz kurlarıyla bir benzetme yapılırsa, paranın bir şekilde devalüe edilmesinin (varlıklar karşısında) devam etmesi istenmektedir.
DERS ÇIKARILMALI
Bastığı paranın değerini korumakla sorumlu bir kurumun bu çeşit seçeneklere itilmiş olması bir açıdan traji-komik bir olgudur. Konunun bir başka boyutu, varlık fiyatları enflasyonuna (paranın diğer varlıklar karşısında değer yitirmesine) göz yumması beklenen para otoritelerinin varlık fiyatlarındaki düşüşe (paranın değer kazanmasına) kayıtsız kalamayacağı yaklaşımıdır.
Küresel bazda yaşanan son olaylar merkez bankacıların kimyasını bozmaktadır. Seçenekler merkez bankaları açısından giderek sevimsizleşmektedir. Yaşananlardan çıkarılacak en büyük derslerden biri merkez bankalarının varlık fiyatları enflasyonuna da uzun süre kayıtsız kalmamaları olmaktadır. Aksi taktirde, sevimsiz seçenekler karşısında kalmak kaçınılmaz kılınmaktadır.