MALTA tipik bir Akdeniz adası. Onlar da keçiyi erken keşfeden adalardan biri. Ağaç fakiri. Bir zamanlar Malta zeytinyağı ile meşhurmuş. Şimdi, adada zeytin ağacı görebilmek için epey aramanız gerekiyor.
Malta’nın nüfusu 400 bine yakın. Söylendiğine göre, üniversite öğrencileri dahil, 4 bin kadar Türk yaşıyor. Kişi başına milli geliri 9-10 bin dolar civarında. Avrupa Birliği üyesi oldular. Bu yılbaşında da Euro bölgesine dahil oluyorlar.
TURİZM
Malta’nın en büyük endüstrisi doğal olarak turizm. Akdeniz güneşinin en iyi alınabileceği yörelerden biri. Ada’nın çok zengin bir tarihi var. Kültürleri Arap, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın karışımı. Araplar istila etmiş. Ardından Romalılar gelmiş. Birkaç yıl Fransızların istilası (1798-1800) altında kalmış. Yaklaşık yüz seksen yıl (1800-1979) İngiliz kolonisi olarak yaşamış. İngilizler trafiği sola almışlar, kendi elektrik prizlerini yerleştirmişler. Bütün bunlara rağmen, Malta, Türkler tarafından istila edilememesiyle övünüyor. Duyduğumda, bana çok komik geldi.
Turistik bir ada, ama, turistlere verilen servisin kalitesi beklenenin çok altında. Beş yıldızlı otellerde üç yıldızlı servis alıyorsanız, şanslısınız. Lokantalarda istediğiniz yemeği ya da içkiyi masanızda görüyorsanız, yine şanslısınız. Servis hızlıysa, torpiliniz var demektir. Bu şansızlıklar yalnızca bana olmadı. Aksi, takdirde, yazmazdım.
Maltalılar bahşişi seviyorlar, ama bahşişi hak ettikleri söylenemez. Bana öyle geldi ki, Maltalılar önlerine çıkan turistlerin bir daha Malta’ya gelebileceklerini düşünmüyorlar. Kötü servis verdiklerini kendileri de biliyorlar. Ama, pek aldırış etmiyorlar. Hatta, kötü servis aldığınızı hissettirdiğinizde, size kızıyorlar.
FUTBOL VE SUTOPU
Malta’da oynan Malta-Türkiye futbol maçına gittik. Otuz yıl önce oynanan Türkiye-İngiltere maçlarına benziyordu. Otuz yıl önce biz İngilizlere futbol oynatmamaya çalışırdık, geçen hafta da Malta bize futbol oynattırmamaya çalıştı. Başarılı oldular.
Malta bizim otuz yıl önceki halimizdi. Biz de kendimizin on beş yıl önceki. Maçın sonunda Malta seyircisinin ve milli takımının sevinç gösterileri ilginçti. Biz de otuz yıl önce İngiltere ile berabere kalınca, Malta’nın geçen hafta sevindiği gibi sevinirdik.
Bence maçtan daha ilginci, maçtan önce, Malta’da yaşayan Türk seyircilerin stat önündeki tezahüratlarıydı. Kızlı erkekli Türk seyirciler ağza alınmayacak küfürlerle bağırıp çağırıyorlardı. Maltalılar Türklerin şarkı söylediğini sanıyordu. Türbanlı kızların dahi dahil olduğu bu rezalet utanç vericiydi.
Malta’da asıl bulunma nedenim Türkiye genç milli erkek sutopu takımının Avrupa Şampiyonası turnuvasındaki maçlarının bazılarını izlemekti. Oğlum da bu takımda. Öncelikle, çocuklarımız Malta’ya gitmeye hak kazanarak tarih yazdılar. İlk kez genç milli erkek sutopu takımı Avrupa’nın ilk 16 ülkesi arasına girerek şampiyonluk turnuvasına katıldı. Bu sporda bu yaşlarda en güçlü ülkeler eski Yugoslavya Cumhuriyetleri ve Macaristan. Zaten onlar da ilk beşe girdiler.
17-18 yaşındaki gençlerimiz ülkelerinin ilk kez katıldığı bir turnuvada başları dik, ellerinden geldiğince oynadılar. Hırvatistan ve Karadağ’ın olduğu güçlü bir gruba düştük, grubumuzda üçüncü olduk. İlk sekize giremedik. Halbuki, farklı bir grupta olsaydık, turnuvayı 6. ya da 7. bitirebilirdik.
Son maçımızda İspanya’ya 9-8 yenildik ve onuncu olduk. Hocaları ve idarecileriyle, çocuklarımız bizleri gururlandırdılar, gözlerimizi yaşarttılar. Gelecek yıl İstanbul’da yapılacak aynı turnuvada çok daha iyi sonuçlar alabileceğimizi umuyorum.
Konunun üzücü yanı futbolda taraftarları gaza getirmekte uzmanlaşan yazılı ve görsel spor basınımızın Malta’da tarih yazan çocuklarımızı izlemeye değer bulmamalarıydı. Bir Avrupa şampiyonası turnuvasını Amerika’da öğrenebilmek ve izleyebilmek mümkündü, ama Türkiye’de gazetelerde okuyabilmek ve televizyonlarda seyredebilmek mümkün olmadı. Yazıktır!