Likidite senetleri para politikasını güçlendirecek
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
MERKEZ Bankası, piyasanın ihtiyacının üzerinde bilançosunu büyüttüğünde, bastığı paranın bir bölümünü piyasadan borçlanarak geri çekmek zorunda kalıyor.
Geçen yılın başından itibaren Merkez Bankası’nın bastığı parayı borçlanmasına gerek kalmayacağı düşünülüyordu. Düşünülen üç nedenle gerçekleşmedi.
Birincisi, Merkez Bankası bilançosunu büyütmeye devam etti. Döviz aldı, piyasaya kendi bastığı parayı salmaya devam etti. İkinci neden, mali piyasaların likit kalma tercihiydi. Borçlu kalmaktansa, piyasalar Merkez Bankası’ndan alacaklı olmayı daha fazla tercih ediyorlar. Üçüncü neden yabancı yatırımcıların bazılarının dövizden YTL’ye döndürdükleri paralarını çok kısa vadeli para piyasasında değerlendirmeyi tercih etmeleridir.
KISA VADE REFERANSI
Merkez Bankası’nın piyasadan para çekmesi birkaç yolla olabiliyor. Bankalardan çok kısa vadeli (bir günlükten birkaç ay vadeye kadar) mevduat kabul edebiliyor. Elindeki devlet iç borçlanma senetlerini belli bir süre sonra geri alım vaadiyle satabiliyor.
Merkez Bankası şimdi yeni bir para politikası aracı kullanmaya başladı. Geçen hafta ilk kez likidite senetleri denen kısa vadeli senet ihraç etti. Merkez Bankası ilk kez bir menkul kıymet ihracı yoluyla piyasalardan borçlandı.
Bu yolla yapılan borçlanmalar arttıkça, Merkez Bankası bir günden üç aya kadar vadeli para piyasasında faizlerin oluşumunda çok daha etkili bir rol oynayacak. Piyasaya sürülen menkul kıymetler bankalar arasında el değiştirmeye başladığında (ikinci piyasa), kısa vadeli faizlerdeki eğilimler çok daha açık bir biçimde görülecek.
Şimdiye kadar "referans Hazine bonosu" denilen yaklaşık iki yıl vadeli devlet iç borçlanma senetleri ekonomideki faiz düzeyi konusunda fikir veriyordu. Şimdi, "referans Hazine bonosu" uzun vadeli faizleri gösterirken, Merkez Bankası’nın çıkardığı likidite senetleri, yaygınlaştığında, kısa vadeli faizler için referans haline gelecek.
Söz konusu kısa vadeli faizler elbette Merkez Bankası’nın para politikasının bir parçası olarak belirlediği günlük borç alma/verme faizlerinden etkilenecek. Ama, likidite senetlerinin ikinci piyasadaki faizlerindeki eğilimler Merkez Bankası’nın belirleyeceği gecelik borç alma/verme faizleri konusunda bir anlamda kılavuz görevi görecek. Para politikası kararları ile mali piyasalardaki dengeler arasındaki iletişim çok daha şeffaf olacak. Piyasa beklentileri çok daha doğru ölçülebilecek.
Gerektiğinde Merkez Bankası dolaşımdaki likidite senetlerinin ihracını artıracak, gerektiğinde, itfalar yoluyla ya da ikinci piyasada alımlar yoluyla dolaşımdaki likidite senetlerini azaltabilecektir.
Bu açılardan bakıldığında, Merkez Bankası’nın uygulamaya koyduğu likidite senetleri ihraçları para politikasının elini güçlendirecek ve para politikasının etkinliğini artıracak bir girişim olmuştur.
İKİ PARA
Likidite senetlerinin yalnızca bankalar ve Merkez Bankası arasında işlem görecek özel bir para piyasası aracı olmaları önemlidir. Bankaların kısa vadeli likidite senetlerini müşterilerine pazarlamaları (repo ya da başka yollarla) dolaşımdaki paraların (banknotların) bir bölümü faiz kazanan para anlamına gelecek ve para arzının enflasyon yaratma kabiliyetini artıracaktır. Şimdiki uygulama bu açıdan hatalıdır.
Piyasada dolaşan banknotlar da Merkez Bankası’nın yükümlülüğüdür ve faizsizdirler. Likidite senetleri de Merkez Bankası’nın yükümlülüğü olacak, ama faiz verecektir. Dolayısıyla, likidite senetlerinin bankacılık kesimi dışına çıkmasıyla, piyasada faizli ve faizsiz iki para olacaktır. Faizli paranın (likidite senetlerinin) basılı olmayıp kaydi olması bu durumu çok fazla değiştirmeyecektir.
Unutmayalım ki, para politikasının etkinliği söz konusu olduğunda, bankaları Merkez Bankası ile konsolide etmek durumundayız, bankacılık kesimi dışındaki ekonomik birimlerle değil. Bu konuya daha sonra döneceğim.
Seyahat nedeniyle yazılarıma bir süre ara veriyorum.