Likidite ayarı Merkez Bankası’nın işidir

MERKEZ Bankası bilançosu katıdır.

Bilançonun büyüklüğünü kontrol etmek için Merkez Bankası’nın döviz işlemleri yapmaktan başka seçeneği yoktur. Halbuki, Merkez Bankası Türk parası varlıklarıyla oynayarak bilançosunu kontrol edebilmelidir.

Merkez Bankası’nın üzerinde geçmişten gelen yükler vardır. Bu yükler kalktığında, bilançoya sınırlı bir esneklik kazandırılabilecektir. Ama, sorun kökten çözümlenmeyecektir. Para ikamesinin olduğu bir ekonominin merkez bankası, artan küresel sermaye hareketleriyle birlikte, kendi bastığı paradan çok döviz üzerinden işlem yapar hale dönüşmektedir.

MERKEZ BANKASI’NIN KONUMU

Merkez Bankası bilançosunun varlıklar kısmının yüzde 87’si döviz üzerindendir
. Buna karşılık, yükümlülüklerinin yüzde 60’ı döviz üzerindendir. Yani, Merkez Bankası’nın TL varlıkları toplam bilançosunun yüzde 13’ü, TL yükümlülükleri ise bilançosunun yüzde 40’ı civarındadır. Bu yapı bilanço idaresini de, enflasyonun kontrolünü de zorlaştırmaktadır.

Merkez Bankası net bazda piyasalardan borç alan bir konumdadır. Yani, piyasaya çeşitli nedenlerle fazla para çıkardığından, belli bir faiz oranından bastığı fazla parayı geriye çekmek durumundadır. Bilançosundaki katılık nedeniyle de, fazladan bastığı parayı borçlanma dışında, TL varlıklarını küçülterek gerçekleştirememektedir.

Bir anlamda, Merkez Bankası piyasalara mahkumdur. Çünkü, piyasaların Merkez Bankası’na borç verip vermemeleri piyasaların karar vereceği bir iştir. Merkez Bankası piyasaları ancak teklif ettiği faiz oranını değiştirerek borç vermeye ikna edebilir. Bir başka deyişle, Merkez Bankası fiyatı kontrol edip miktarı kontrol edemeyen bir konumdadır.

Bu konumdan çıkması ekonomik büyüme, enflasyon ve para ikamesinin tersine dönmesi gibi nedenlerle Türk parasına talebin artması yoluyla olacaktır. Para talebi arttıkça, bugün fazla gibi görünen Merkez Bankası’nın piyasaya sürdüğü para ekonomi tarafından kullanılacak, Merkez Bankası bu parayı borçlanma durumunda kalmayacaktır.

Daha da ötesinde, piyasanın daha fazla para talep etmesiyle Merkez Bankası para piyasasında borç veren konumuna gelebilecektir. Böyle bir konuma geldiğinde, Merkez Bankası, fiyattan ziyade, doğrudan miktarı kontrol eden bir para otoritesi olacaktır. Farklı dengelerde, piyasalara vereceği borç vereceği para miktarını ayarlayarak, oluşacak dengelerin fiyat istikrarına olası olumsuz etkilerini asgaride tutabilecektir. Piyasaların takip ettiği ve Merkez Bankası’nın belirlediği faiz borçlanma faizi değil, borç verme faizi olacaktır.

HAZİNE’NİN KONUMU

Dünkü yazıda vurgulandığı gibi, bu ayın başında Merkez Bankası bu konuma çok yaklaşmıştı. Ama, Hazine bonolarının itfa ettiğinde Hazine’nin borçlanmaması nedeniyle ortada kalan fazla parayı yeniden Merkez Bankası borçlanmak durumunda kaldı. Olması gereken konumdan yeniden uzaklaştı.

Hazine, para piyasasındaki en büyük ve en önemli aktörlerden bir olarak, piyasadaki likidite miktarı açısından tarafsız (nötr) kalması gereken bir kurum olmalıdır. Önceden açıkladığı program çerçevesinde, her itfada, itfanın belli bir bölümünü yeniden borçlanarak hem piyasalara hem de Merkez Bankası’na karşı eşit uzaklıkta durmalıdır.

Aksi taktirde, Hazine dönemsel olarak piyasalarda yaratacağı fazla likidite ya da likidite sıkışıklığı ile hem para politikasını dönemsel olarak zorlaştıracak hem de piyasada oluşan faizleri gereksizce daha oynak hale getirecektir. Para politikasının uygulanması zorlaşacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları