Kurlarda istikrar olmadan ekonomik istikrar olamaz

GELİŞMEKTE olan ekonomilerin en önemli özelliklerinden biri ekonomik istikrarın devamı için döviz kurlarında istikrarı sağlamak zorunda olmalarıdır. Türkiye de bu konuda bir istisna değildir.

Diğer birçok gelişmekte olan ülkelere göre Türkiye daha özel bir durumdadır. Çünkü, Türkiye 20. yüzyılın büyük bir bölümünde çok yüksek enflasyon içinde yaşamıştır. Enflasyon hafızası çok yenidir. Buna karşılık, fiyat istikrarı hafızası yoktur.

DALGALI KUR

Böyle bir ekonomide döviz kurlarındaki yükselişler daima ekonomik tercihleri değiştiren bir unsurdur
. Türkiye milli gelirinin yüzde 30’una yakın yatırım malları ve ara malları ithal etmektedir. Buna karşılık, ihracatı milli gelirinin ancak yüzde 20’si kadardır. Mali servet küçüktür. Servetin büyük bir bölümü dövizde, altında ve gayrimenkuldedir. Hane halkının borcu yok gibidir, öz kaynakları bilanço büyüklüğüne göre fazladır.

Türkiye’nin dış borçları milli gelirinin neredeyse yarısıdır (yüzde 47.2). Bu borçların yarısı da özel sektöre aittir. Türkiye’de şirketlerin banka borçlarının çok önemli bir bölümü döviz üzerindendir. Uzun dönemli kontratlar hala döviz üzerinden yapılmaktadır. Birçok malın fiyatı döviz üzerinden tespit edilmektedir.

Kısacası, Türkiye gibi özelliklere sahip olan ekonomilerde döviz kuru ekonominin en önemli ve en temel referans noktasıdır. Bu referans hakkında belirsizlikler doğduğunda, ekonomik karar almak zorlaşır. Bu olgu araba motorunun yağsız kalmasına benzer. Motor tahrip olur. Dişliler kırılır. Araba ilerleyemez.

Euro/Dolar paritesinin 0.8’den 1.3’e çıkması ya da Euro ilk ortaya çıktıktan sonra paritenin 1.17’den 0.8’e düşmesi elbette Avrupa ve Amerikan ekonomilerini de etkilemektedir. Ama, o bölgelerde paritedeki bu oynaklıklar benzer sorunlar yaratmamaktadır. Çünkü, o ülkelerde ekonomik birimler çoğunlukla kendi paralarını kullanmaktadırlar.

Türkiye gibi ülkelerde ise durum çok farklıdır. Döviz kurları yükseldiğinde Türk Lirası’ndan kaçış başlar. Şirketlerin finansman maliyeti artar. Satışlar düşer. Şirket batışları hızlanır. Bankalar kredileri tahsil etmekte zorlanırlar. Fiyatlar artmaya başlar. Sonuçta, ekonomik istikrar diye bir şey ortada kalmaz.

Bizim gibi ülkelerde "dalgalı kur rejimi" döviz kurları dalgalanmadığı zaman iyidir. Döviz kurları özellikle yukarı doğru dalgalandığında, "herkes hesabını ona göre yapmalıydı" gibi yaklaşımların hiçbir önemi yoktur. Maliyet herkese çıkacaktır. 1994 ve 2001 yıllarında olanları çabuk unuttuk galiba.

Bu aşamada, ekonomi politikaları uygulamaları ve söylevleri inandırıcı olmak zorundadır. Geçen ayların ekonomik verilerine bakarak gelecek aylara yönelik kehanette bulunmanın hiçbir anlamı yoktur. Döviz kurlarının istikrarı kısa dönemde tüm ekonomi politikalarının hedefi olmak zorundadır. Aksi taktirde, "yabancı yatırımcıları cezalandırma" hesabıyla dayağı yine bizler yiyeceğiz.

FIKRA

Bir fıkra: Boksör rakibinden devamlı dayak yemektedir. Raunt arasında çalıştırıcısı "çok iyi, gidiyorsun, rakibini perişan ediyorsun, daha da fazla vur" diyerek boksörün moralini yüksek tutmaya çalışmaktadır. Beşinci raunttan sonra ağzı burnu dağılmış olan boksör çalıştırıcısına döner "rakibi iyi dövüyorsam söyleyin şu hakeme bana vurmayı bıraksın" der.

Biz yabancıları yatırımcıları cezalandırırken birileri de bizi dövüyor galiba.
Yazarın Tüm Yazıları