AMERİKA, Avrupa devletleri, Japonya ve bazı Asya ülkeleri paket üzerine paket açıyorlar.
Paketlerin hepsi kendi mali sistemlerini ayakta tutmaya yönelik. Ama, ülkelerin arasında yeterli bir işbirliğinin olduğunu (beş merkez bankasının aynı anda kısa vadeli faizleri indirmesi ve aynı merkez bankaları arasında swap anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi dışında) iddia etmek çok zor.
Bu noktada hata yapılıyor. Bir ülkenin kendi mali sektörünü kurtarması ancak geçici bir süre için olabilir. Çünkü, bir başka büyük ülkedeki dengesizlikler er ya da geç sorunlarını çözdüğünü sanan ülkelere de sıçrayacaktır. Zaten, küresel kriz böyle çıkmadı mı?
ULUSLARARASI PİYASA KÜÇÜLÜYOR
Çok yakın zamana kadar kötü haberler hep gelişmiş ülkelerden geliyordu. Şimdi, gelişmekte olan ülkelerden de kötü haberler gelmeye başladı. Gelişmekte olan ülkelerde de bankalar likidite sıkışıklığına girmeye başladılar. Devlet yardımlarını içeren paketler o ülkelerde de açılmaya başlandı. Oralarda da zararlar rapor ediliyor.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler Batı’daki bankaların canlarını yakan varlıklara yatırım yapmamış olabilirler. Dolayısıyla, bulaşıcılık kötü yatırımlardan kaynaklanmamış olabilir. Ama, Batı ekonomilerinde yatırım tercihlerinin değişmesi gelişmekte olan ülkeleri vurmaya başladı. Uluslararası yatırımcılar yatırım fonlarından hızla çıkıyorlar. Çıkışın önemli bir nedeni "güven bunalımı" olabilir. Ama, bir başka neden de, yatırımcıların risk tercihlerinin radikal bir biçimde değişmiş olması.
Bazı gelişmekte olan ülkelerin paraları hızla değer yitirdi. Hazine bonoları faizleri arttı. Türkiye de bu ülkelerin içinde. Dış talepteki durgunluğun ötesinde, birçok gelişmekte olan ülkede iç talep daralması söz konusu. Genel korku ve öncü göstergeler uluslararası sermaye akımının radikal bir biçimde düşebileceği yönünde.
Institute of International Finance verilerine göre, gelişmekte olan ülkelere 2007 yılında akan net taze para 900 milyar dolar civarındaydı. Bu miktarın radikal bir biçimde düşmesi ekonomik faaliyetleri yurtdışından kaynak girişine endeksli bizim gibi ülkeleri de, şimdilik cari işlemler fazlası veren diğer gelişmekte olan ülkeleri de zorlayacaktır.
Uluslararası sermaye akımlarının hacmini daraltan tek unsur risk iştahının değişmesi değil. Petrol ve diğer hammadde fiyatlarının düşmesiyle uluslararası piyasalara akan para miktarı da azalıyor. Kısacası, piyasa küçülüyor.
RAHATLIK KISA SÜRER
Bu alanda gelişmekte olan ülkelerin kendilerinin alabileceği bir önlem yok. Döviz piyasasına müdahale ya da faiz artırımları gibi önlemler şimdilik kalıcı çözümler olmaktan uzak. Sorun, döviz likiditesi sorunudur. Önlem, ancak gelişmiş ülkelerin bu durumu görüp küçülen piyasanın küçülmesini yavaşlatabilecek girişimlerde bulunmalarıyla olabilir. Ama, gelişmiş ülkeler henüz kafalarını kaldırıp krizin bu yönüne bakacak zamanı bulamıyorlar.
Korkulan o ki, gelişmiş ülkelerde durum göreli olarak sakinleşirken, gelişmekte olan ülkeler küresel ekonominin en büyük sorunu haline dönüşecekler. Doğal olarak, gelişmekte olan ülkelerin sorunları bu kez gelişmiş ülkeleri bir kez daha vuracak.
Topyekun çözüm arayışına girmek zorundayız. Bölgesel ya da bir ekonomiye yönelik çözümlerin yaratacağı rahatlık kısa süreli olacaktır.